Sistemler ya da düzenler ancak bütüncül bakıldığı zaman tam olarak anlaşılabilir.
Çünkü her sistem neticede kendini bütüncül örgüsünde gösterir. Bütüne bakmayıp da çeşitli parçalara bakarak bir sistem hakkında yeterli bilgiyi edinemeyiz.
Örneğin içinde bulunduğumuz sistemi düşünelim. Bu sistemin temeli finansman mekanizmasıdır. Finansmanda Borca Dayalı Para Sistemi (BDPS) kullanıldığını biliyoruz. BDPS ise çöktü. Artık yürümüyor. Bunun çöküşünü ve neticelerini birçok ülkede görüyoruz. Ülkemizdeki yüksek borçlanma bu çöküşün en önemli kanıtıdır. Bugün artık herkes borçludur. Kişiler, şirketler ve kamu. Hepsi borçlu. Sistem gereği!!!
Bunun daha iyi anlaşılabilmesi için bir başka açıdan bakalım. Sistem bizi nasıl köleleştiriyor görelim. Anlatımımı oldukça basitleştirerek takdim edeceğim.
Dünyada üretilen bütün mal ve hizmetlerin yine bu dünyada yaşayan insanlar tarafından satın alınması gerektiğini biliyoruz. Dolayısıyla en genel anlamda bir denklik yazacak isek bir yanda insanların ellerindeki kıymetli evraklar (para) diğer yanda üretilen mal ve hizmetlerin ederi olması gerekir.
Pekiyi bir mal ve hizmetin fiyatı nasıl belirlenmektedir?
Bir malın fiyatı belirlenirken, onu temel olarak iki bileşene ayırabiliriz. Personel giderleri ve diğer giderler. Personel giderlerini “A” harfi ile gösterelim. Diğer giderleri ise “B” harfi ile gösterelim. Dolayısıyla A+B ilgili malın maliyetini verir. Buna makul bir kâr oranı da eklediğimizde o malın pazar fiyatı ortaya çıkar. Kârı da C ile gösterirsek A+B+C malın fiyatını gösterir.
Pekiyi bütün bu mal ve hizmetleri satın alacak para miktarı nedir?
Formülasyona iyi dikkat edersek bu miktar “A”dır. Yani A’dan “A+B+C”yi satın alması beklenmektedir. Diğer bir ifade ile şöyle bir denklem kurulmak isteniyor.
A = A+B+C
Bu ise matematiksel olarak mümkün değildir.
Pekiyi eşitlik nasıl gerçekleştiriliyor?
Eşitlik, bu denklemin sol tarafına verilen krediler ile gerçekleştiriliyor. Buna da “K” diyelim. K aslında borç miktarını gösteriyor. Çünkü her kredi bir borçtur. Dolayısıyla denklem şu şekilde eşitleniyor.
A+K = A+B+C
Burada K, teoride B+C kadar olması gerekirken, Kısmî Rezerv Sistemine (Fractional Reserv System, FRS) göre A, B ve C den bağımsız olarak yaklaşık (A+B+C)’nin 10 katı kadar büyümüştür. Özelde ise zaman zaman 30 hatta 300 katına kadar ulaştığı durumlar olmuştur.
Buradan şöyle bir sonuca ulaşıyoruz. İçinde bulunduğumuz sistem öyle kurgulanmıştır ki K parametresi (yani bankalardan kredi alınması) zorunlu olarak denkleme girmektedir. İsteyelim ya da istemeyelim bu böyledir. K parametresi A, B ve C parametrelerini gerekçe göstererek denkleme girdikten sonra operasyonel olarak bağımsızlaşmakta ve diğer parametreleri ihmal edilebilir hale getirmektedir. Bu durum günümüzde kabaca 70 trilyon dolara karşın 760 trilyon dolar olarak ortaya çıkmaktadır.
İşte bu gün finans sektörü ile reel sektörün arasındaki bağın kopmasının sebebi de budur. Sistem buna göre kurgulanmıştır. Dolayısıyla finans sistemini elinde tutan bir avuç insan dünyadaki bütün mal ve hizmetleri defalarca satın alabilecek kadar güçlüdür.
Bundan sonraki hamle de doğal olarak küresel bir egemenliği garanti edecek şekilde sistemin her yere yerleştirilmesidir. Zaten formülasyon bu şekilde gelişmektedir. Bu kurgu sistem içerisindeki bütün yapıların bir avuç küresel elite köleleştirilmesi anlamına gelir.
Buna karşı yapılacak en iyi iş sistemi değiştirmektir. Dolayısıyla karşı karşıya olduğumuz kriz bir finans krizi değil sistem krizidir. Bu bir düzen krizidir. Bu düzen değişmelidir. Bu sistem değiştirilmelidir.
Aslında denkliğe tersinden baktığımızda K ile A, B, C parametreleri arasında bir bağ olmadığını da görebiliriz. K, FRS sayesinde tamamen bağımsız hale gelmiştir. Şimdi sistem borçların diğer bir ifade ile K’nın bu A, B, C parametrelerinin toplamı ile ödenmesini talep etmektedir. Halbuki bu matematiksel olarak mümkün değildir. Diğer bir ifade ile “borçlar geri ödenemez!”.
Bu sebepledir ki Hükümete tavsiyem;
Yeni bir borç yönetim birimi oluşturulsun.
Bu birim sistemdeki bütün borçları tasnif etsin. Belli adil kriterlere göre bütün borçlar bir sanal hesap havuzunda toplansın.
Borçların bir kısmı ödenebilir. Bir kısmı yeniden yapılandırılabilir ve bir kısmı da ayni hale dönüştürülebilir.
Kalan borçlar tamamen FRS’in ürünü olduğu için mekanizma tersinden işletilerek silinir. Kısacası geri ödenmez. Milyarlarca fiktif ve değersiz kağıtlardan oluşan borçlar balon gibi şişirildiği gibi söndürülmelidir.
Evet, bu borçlar bir balon gibi şişirilmiştir. Kontrollü bir şekilde sindirilmesi gerekir. Eğer patlarsa herkese zarar verir.
Aslında bu bir düzen krizidir. Bu düzen değişmelidir. Bu düzene karşı direnen herkes devrimcidir. Örgütlü yapılara bu açıdan çok büyük sorumluluklar düşmektedir. Örgütlü yapılar içeriklerini değiştirmeden niteliklerini değiştirip devrimci hale gelmelidirler.
Mevcut düzen, büyük bir zulüm ve haksızlık düzenidir. Bu düzenin çökertilmesi için ben size bir tek öğüt vereceğim. Allah için ikişer ikişer ve teker teker ayağa kalkıp düşünün. Bu bir zulüm sistemidir. Bu sistemin yıkılması gerekir. Hiç korkmayın. Bu sistemin içi boştur. Kuvvetini bizim zanlarımızdan almaktadır. Zanlarımızla değil de gerçeklerle hareket etmeye başladığımızda bu düzen yok olup gidecektir.
Gelişmelerden oldukça ümitliyiz. Bu haksızlığı yapanlar yakında nasıl bir devrimle devrileceklerini göreceklerdir.
Selam ve Saygılarımla…
Prof. Dr. Mete Gündoğan