İktisat Hareketi bir kadro hareketidir. İnsanların istikameti ve bilgi birimi birikimi ile ilgilenir.

Bu Krizi Millet Çıkarmadıysa, Kim Çıkardı?

    Seçimlerden sonra ülkenin ekonomisinin geldiği durum ortada.

    Yaşadığımız ekonomik krizin sorumlusuymuş gibi milletimiz halkımız cezalandırılıyor adeta…
    Peki bu krizi millet mi çıkardı?
    Krizi millet çıkarmadıysa kim çıkardı?

    Yaşadığımız bu krizi sizi aldatarak tekrar iktidara gelenler çıkardı. Çünkü onların uyguladığı politikalar milletin lehinde olan politikalar değildi. Seçimden önce sayın Cumhurbaşkanı ekonomi ile ilgili ısrarla; “Faiz sebep enflasyon sonuçtur. Bana yetki verin faizle nasıl mücadele edilir göreceksiniz” diyordu. Bu sözlerin hepsi Sayın cumhurbaşkanına aittir.

    Öyleyse sormaya başlayalım;

    • Sayın cumhurbaşkanı faiz konusunda hassasiyetini iktidara geldiği günden beri uygulamadı mı?
    • Bu sözleri söylerken en çok kim kazandı?
    • Halk mı kazandı faizciler mi kazandı?
    • Söz böyle olup da eylem faizcileri besler nitelikte olmadı mı şimdi?
    • Seçimden sonra faizcilere hizmet eden politikaları benimsemiş olan aynen Kemal dervişin izinden giden Mehmet Şimşek’e faizleri arttırması ile ilgili yetki vermedi mi?
    • Faizlerin şu anda artmasının sebebi Mehmet Şimşek mi Recep Tayyip Erdoğan mı?”

    Elbette Recep Tayyip Erdoğan’dır. Çünkü bütün son kararlar kendisinden geçiyor. Yalnız şunu çok iyi biliyor. Seçimlere kadar milletten toplayabildiğini toplayacak. Yerel seçimlerde benzini 38 TL’den 28 TL’ye indirecek. Tıpkı 19 TL’den 36 TL’ye çıkardığı gibi. Bunların hepsi milleti aldatmak için uygulanan taktikler.

    Sormaya sorgulamaya devam edelim;

    • Peki Erdoğan neden böyle yapıyor?
    • Faize karşı olduğunu bildiğimiz halde şimdi söylediğinin tam tersini neden uyguluyor?
    • Enflasyonun sebebinin faiz olduğuna inandığı halde faizleri artırarak bir yandan da enflasyonu düşüreceğim sözlerini nasıl söylüyor?

    Bu asla mümkün değil. Şimdi oraya bir parantez açalım; Mevcut liberal politikalarda faiz enstrümanı bütün milleti ve devleti köle haline getirmek için borç ekonomisinin olmazsa olmaz şartıdır. Görünen o ki, Sayın Cumhurbaşkanı da borç ekonomisinden çıkma taraftarı değildir artık. İktidara geldiği 22 yıldan beri sürekli bütçeyi zarar ettiriyor, sürekli diş ticareti zararı ettiriyor. Ettirmeye de devam edecektir.

    Peki, bütçe fazlası mı verildi?

    Borçla buraya kadar götürülen bütçe hiçbir zaman fazlasını vermedi. Sürekli ücretli ezildi.
    Erdoğan, Mehmet Şimşek için biz her fırsatta şunu söylüyordu; “Mehmet Şimşek bu milletin dostu değildir. Bu milletin yararına bir şey yapmaz. Uyguladığı politikalar liberal politikalara iman etmiş olan bir azınlık insanın çıkarları için olan politikalardır” Ne oldu da Erdoğan’a tekrar Mehmet Şimşek’e mahkûm edildi?

    Mehmet Şimşek’e yardım mı edelim?

    İktisat Hareketi olarak mevcut durumu analiz ederken muhalefetin yetersizliklerini de asla göz ardı etmiyoruz. Ama bu söylediklerimiz eleştirilerimizden muhalefet yada iktidar haklıydı anlamı da çıkmasın. Bugün iktidarda aynı zamanda muhalefet var. Neden böyle söylüyoruz? Çünkü Mehmet Şimşek muhalefet partilerin ekonomi politikalarını uyguluyor da onun için. Bugün çıkıp ta Mehmet Şimşek’e yardım edelim diyenler şunu iyi bilmeliler ki mecliste veya meclis dışında olan tüm siyasi partilerin ekonomi politikaları Mehmet Şimşek’in uyguladığı ekonomi programının aynısıdır. Mehmet Şimşek’e yardım edelim diyenler aynı zamanda yerden yere vurdukları muhalefet partilerin ekonomi politikalarını da desteklemiş oluyorlar. Bunlar realite…

    • Bunlardan nasıl kurtulacağız?
    • Hep krizden krize mi gireceğiz?
    • Ücretliler çalışanlar sürekli ezilecek mi?
    • Biz bir Türk vatandaşı olarak ev ve araba sahibi olmak hayal mi?
    • Sürekli kirada mı oturacağız?

      Tabii ki hayır! Bunların hepsi değişebilir. Bunlar size bize hepimize. İtirazı doğru şeye yapacaksınız. Yaptığınız itirazlar yanlış. Dışa bağımlı liberal politikalarla milletimiz aleni bir şekilde aldatılıyor. Liberal politikalar borç ve faiz ekonomisini ayakta tutan politikalardır. Bu politikalar yüzünden şu anda milyonlarca haciz dosyaları var. Kazanan millet ve devlet değil, bankalardır. Borçlu olmayan insanımız kalmadı neredeyse. Herkes faizle kredi ile hayatını idame ettirmeye çalışıyor. Bu iş nereye kadar gidecek? Bu milleti açık bir sömürü değil de nedir?

    Neymiş efendim ekonomi yılbaşından sonra iyi olacakmış..

    Bu sözlere gerçekten inanıyor musunuz gerçekten !! Merkez Bankasının başına getirilen cafcaflı Sayın Merkez Bankası başkanı hanımefendi çıktı ve hükümetin iddia ettiği enflasyonu hedeflemesinin tam tersine, enflasyonun çok daha fazla olacağını söyledi. Gene de inandınız mı? İnanmayın! Onlar %58 dediyse siz %98 anlayın. Çünkü bugüne kadar hiçbir zaman enflasyon hedeflemesini tutturamadılar. Bunu Sayın cumhurbaşkanına da ifade etmişti defalarca zaten.

    Bunlar neyin uzmanı öyleyse?

    Merkez Bankası başkanının ve kadrosunun Harvard’da okuması, bilmem ne meşhur üniversiteyi bitirmesi, orada doktora yapması onun ülkemiz adına çok iyi şeyler yapacağı anlamına değil, bu zulüm düzeninin ne kadar daha iyi uygulayacağı anlamına geliyor. Bunlar ne yerlidir ne de milli!!. Liberal politikaları benimseyenler ve uygulayanlar bu milletin, bu devletin dostu olamazlar ve bu milletin lehine çalışmazlar. Buna çok uzak geçmişte örnek aramamıza da gerek yok. Çünkü her şey ortada! 22 yıldan beri iktidardalar ama milletin bütün kaynaklarını faize faizcilere aktardılar. Kur Korumalı Mevduat (KKM) hesabıyla parası olanı zengin ettin. Dolar tutanın eli yanar dendi, seçimden önce 19 liraydı, seçimden sonra 27 liraya fırladı. Çünkü dolara bağlı bir ekonomik sistem benimsenmiştir hükümet tarafından. Bunu da ekonomi yönetimindeki kurmaylarının, teknokratlarının, bürokratlarının, danışmanlarının zihniyeti okullarda öğrendikleri müfredat bağımlı liberal politikalardır. Asla yerli ve milli politikalar değildir. Bunların hepsini değiştirilmesi gerekiyor artık. Yeni bir ekonomik paradigma ile hareket edilmesi gerekiyor. Başlangıç olarak bunları lağv edilmelidir. edeceksiniz! Bunun için ise önce paradigma/değersayım değişimi gerekiyor.

    Devletin her salı günü sürekli borçlanması ne demek?

    Her salı günü devleti borçlandırmak için benden sizden ve milletten izin mi alıyorlar? Hayır!! Her salı günü bu millet parası olana daha yüksek faizle borçlandırılıyor. Dövizi de zaten sıfırladılar. Şimdi ise dış borçları ödeyebilmek için kısa vadede moratoryum ilan etmemek için halkın üzerine vergilerle ve faizle çöküyor. Bunu da sıcak paraya ulaşabilmek için yapıyor.

    Mutlaka paradigma değişimi gerekiyor.

    Peki öyleyse, Türk milleti ne yapması lazım?
    Biz İktisat Hareketi olarak mevcut sistemi tamamen değiştirecek lağvedecek yeni bir sistem öneriyoruz. Önerdiğimiz sistem tabandan bir ekonomi modellemesidir. Asla tepeden bir ekonomi modellemesi değildir. Mevcut olan para kredi sistemi değiştirilmeli. Bunun için mevcut Borca ve Faize dayalı para kredi sistemine mutlaka itiraz edilmesi gerekiyor. Çünkü mevcut para faizle kullanma girdiği andan itibaren mal ve hizmetlerin üzerine maliyet bindiriyor. Para tedavül ettiği sürece de vergi ve faiz bindiriyor. Bu sömürü sistemin kuralları bunlar.
    Bu durumda paranın maliyetli bir şekilde her adım atışında sonucunda tabii ki enflasyon olacak! Tabii ki fiyat artışları olacak. Buna rağmen yatağı değiştirmeyip, su başka bir yere akıyor diyemezsiniz. Bu su bizim tarlaya yatağını değiştirilmediği sürece akmaz! İşte bu bir paradigma değişimidir.

    “Milletten gerçekleri saklamayın”

    İktisat Hareketi olarak Türkiye de siyaset yapan siyasi partilere ve kurmaylarına sesleniyoruz; Siz eğer samimi olarak bu millete hizmet etmek istiyorsanız gerçekleri söyleyin. Liberal politikaların bugüne kadar bu millete ve devlete ödettirdiği bedelleri siz biliyorsunuz. Sistemin nasıl işlediğini de çok biliyorsunuz. Milletten gerçekleri saklamayın. Bunun alternatifini belki çalışmamış olabilirsiniz. Ama mevcut sistemin millete ve devlete kurulmuş bir borç tuzağı olduğunu çok biliyorsunuz. İtiraz etmeniz gereken yer işte tam da budur. Yalandan yere “faizleri çıkart dövizi tutmaya çalış” demek değildir. Şimdi soruyorum; Filanca üniversitelerde görev yapıp ekranlarda boy gösterip ya da belli bir dönemde devletin bir kademesinde görev yapıp kalem oynatan insanların da hep tekrar ettikleri daha önce seçimden önce bir şey vardı; “Faiz artır… Faiz artır… Yine faizi artır”

    Sistemin değişmesi taraftarı değilsiniz kime hizmet ediyorsunuz?

    Cumhurbaşkanı eleştirirken hep söyledikleri bir şey vardır; “Efendim ekonomide yeni bir şey söylüyor faiz sebep olmaz…”Efendim enflasyon sebeptir faiz sonuçtur..” İddianız hep buydu. Şimdi ben soruyorum onlara! Enflasyonun Avrupa standartları oranına düşmesi için faizlerin kaça çıkması lazım? Söyleyin hadi! Elli, atmış, seksen! Ne söyleyeceksiniz? Çünkü hepsi faizci bir kafaya sahiptirler. Çünkü finans sistemini böyle öğrenmişler. Hepsi birden finans sistemi dendiğinde faiz düzeninin kurallarını kastediyorlar.

    Ekonomi 3 tane saç ayağı üzerinde durur. Hepsinin tabi olduğu liberal ekonomi bilimi söyler bu. Bunlardan biri kur, diğeri faiz, diğeri de enflasyondur. Bunun hangi bacağına asılırsanız, bu bir tarafı çökertir aşağıya. Ancak diğer ikisine bir anda müdahale edemezsiniz. Yani hem faize hem kura asla müdahale edemezsiniz. Çünkü sistem buna müsaade etmiyor. Çünkü bu sistemin kurucuları bir tarafa müdahale ettiğinizde öbür tarafa yöneliyor/kaçıyor ve bu seferde oradan besleniyor. Tıpkı tahterevalli gibi.

    Şimdi de sistemin değişmesi taraftarı olmayanlara şu soruları yöneltelim;

    • Siz neden bu sistemin değişmesi taraftarı değilsiniz?
    • Bir de çıkmışsınız sistemin içerisinde utanmadan efendim enflasyon sebepmiş. Maliyetler enflasyon oluşturmuyor mu?
    • Faiz bir maliyet değil mi?
    • Paranın faizle piyasaya giriş maliyeti değil mi?
    • Faiz gelecekle ilgili önceden belirlenmiş olduğuna göre bütün şirketler adımlarını bu faiz politikalarına göre belirleyip borçlanmıyor mu?
    • Mallarının fiyatlarını buna göre yapmıyor mu?
    • Kime hikâye okuyor, kime hizmet ediyorsunuz?

    Millet çıldıracak noktaya gelmiştir.

    Kiracı ve ev sahipleri birbirini öldürüyor. Haciz dosyaları çığırından çıkmış. Hırsızlık aldı başını gidiyor. Bunlar sizin görmediğiniz şeyler mi? Sizin umurunuzda mı bunlar?

    İster iktidarda olanlar ister muhalefette olanlar ekonominin iyiliği iddiasıyla faizi tavsiye ediyorsa, faizi yükselterek enflasyonu düşüreceğiz diyorsa yalan söylüyor, millete hıyanet ediyordur. Bunların hepsi istisnasız köle zihniyetine mensuptur. Erdoğan’ın atadığı ve yetki verdiği Mehmet Şimşek de faizleri yükseltti. İktisat Hareketi olarak bunları defalarca söyledik, bir kez daha söyleyelim. Faiz sebeptir ve maliyetlerin ana unsurudur. Verginin de ana unsurudur. Bu ülkede vergilerin bu kadar alınmasına nedeni faiz ödemeleridir ve devletin sürekli borçlanmasıdır. Hem içeriden borçlanıyorsun hem dışarıdan borçlanıyorsun. Bir de çıkmışsın bu borcu sürdürülebilmek için..”

    Türkiye’nin tasarruf açığı var diye koca bir yalan neden söylüyorsunuz?

    Milleti ve devleti hem içeriden hem dışarıdan borçlandırırken borcu sürdürülebilmek için “Türkiye’nin tasarruf açığı var diye koca bir yalan söylüyorlar utanmadan. Tasarruf açığı dediğiniz şey paradır. Paraya niye borç ile ulaşıyorsun? Parayı niye kendinden basmıyorsun da devlet parayı basarsa enflasyon olur yalanını söylüyorsun? Devlet/hükümet parayı kafasına göre basarsa enflasyon olur. Tıpkı bankaların kafasına göre bilgisayar tuşlarına basarak havadan dijital para ürettiği yaptığı gibi. Piyasadaki fiziksel paranın miktarı 300 küsur milyar TL iken, bankalar nasıl oluyor da 10 trilyona yakın parayı nasıl kredi diye veriyor? Bunu hiç sorguladınız mı? Tabi ki kafasına göre sanal parayı bilgisayar tuşlarına basarak/üreterek veriyor. Şimdi bankaların bir şekilde üretip verdiği paralar dijital ortamda faiz gelir elde ediyor mu? Elbette ediyor. Birde kredi kartlarına bakarsak o ise tam bir muamma ! Bu gerçekler ortada iken neyin hikâyesini okuyorlar?

    Bugün buna sessiz kalanlardan Ali Babacan, Ahmet Davutoğlu ve onun kurmayları Mehmet Şimşek’in uyguladığı politikaları söylüyor zaten. Sn. Babacan seçimden önce de ‘borç alacağız eski borcu kapatacağız” diyordu. Mehmet Şimşek’te borçlanarak eski borcu kapatmaya çalışıyor. Hem iktidar hem de muhalefet partileri borç ekonomisine faiz düzenine inanmışlardır. 86 milyonu 100 bin insana hizmet ettiren insanlardır. Mevcut borç ve faiz düzenini devam ettirmekten başka yapacakları başka bir şey yok. Onun için oralara geldiler. Çünkü içlerinde nelerin yaşandığını çok iyi biliyoruz. Onlar kapalı kapıların ardında devletin ve milletin lehinize değil aleyhine alışverişler yapıyorlar”

    Türkiye’de bir siyasi paradigma değişimi gerekiyor.

    Su anda milletin durumu da ortada. Sosyal patlamalara doğru gidiyoruz. Milletimiz devletine sadıktır. Milletimiz devleti ile çok daha sıkı bütünleşmesi gerekir. Ama her geçen gün uygulanan ve baskısı artan faizci sömürü politikaları yüzünden milletle devletin arası açılıyor. Üç beş tane doymayan faizcileri beslemek için hala milleti öfkelendirecek sosyal patlamalara sebep verecek olayları körükler haldeler. Bunların bertaraf edilmesi için siyasi bir paradigma değişimi gerekiyor.

    Bu siyasi değişim sabırla, inanan insanlarla birlikte yürürseniz desteklerseniz değişmemesi için hiçbir neden yoktur. Bütün dünya tarihine bakın! Tarih içerisinde hem olumlu hem olumsuz insanlığın kaderini belirleyen birkaç kişidir.

    ***

    Yunus EKŞİ