İktisat Hareketi bir kadro hareketidir. İnsanların istikameti ve bilgi birimi birikimi ile ilgilenir.

Büyük Tufan: Mülkiyetsizleştirme

AKPartili kardeşlerimiz Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili seçim çalışmaları için sağda solda; “ekonomi kötü değil, ülke battı diyorlar. Ama batmıyor. Boş konuşuyorlar. Bırakın bu ağızları ve biraz objektif olun yahu” diyorlar…

İyi dedikleri ekonomimizde, 21 yıllık AKParti iktidarların ülkeyi getirdiği nokta 2022 sonu itibarıyla dış borç 459 milyar $, iç borç ise 2 Trilyon 277 milyar TL ile rekor seviyeye ulaştı. Ancak bırakın iç borçları, sadece dış borçların ödemesi için 2023 sonuna kadar 203 milyar $ para lazım.

Peki bu ödemeleri yapabilecek miyiz?

Hazine tamtakır kuru bakır. Merkez Bankası (MB) rezervleri ise bankanın öz kaynaklarından olmayan swaplar ve özel bankaların MB’de bulundurmakta zorunlu olduğu kendilerine ait dövizleri de çıkardığınız, şimdilik eksi -72 milyar $ gibi korkunç bir rakam ortaya çıkıyor. Merkez Bankası iflas etmiş ama müflis tüccar gibi finansal argümanların yerlerini bir ileri bir geri değiştirip bir şeyler yapmaya çalışıyor ama nafile…

Peki öyleyse, bankalarda bulunan kişisel birikimlerimizin olduğu mevduat hesaplarımıza “geçici el koyma” veya “para çekimini durdurma” gibi bir durum söz konusu olabilir mi?

Böyle bir şaianın ortaya atılacak olması bile, bankacılık sektörünü çökertir. Mevcut ekonomimizde uygulanan borca ve faize dayalı para kredi sisteminde yansımaları kötünün daha kötüsüne bile sebep olabilir. Bunu biraz daha açalım. Halkın %10’nu bankalara gitse ve hesaplarımızdaki parayı çekmek istiyoruz dese, ülkedeki tüm bankalarda bu kadar fiziksel paranın olmadığı ortaya çıkar ve halk bankacılık sistemini sorgulamaya başlar ve büyük hokkabazlığı görür. Onun için bunu asla dile getirmezler.

Peki öyleyse, son çare olarak şehit kanlarıyla kurtarılmış ülkemizin Hazine arazileri satılsa bu ödemeyi karşılar mı?

Hayır.

Çünkü gayri menkul sektörünün uzmanlarına göre ederi taş çatlasa 150 milyar $ ediyor değeri. İktidar tüm hazine arazilerini Türkiye Varlık Fonuna (TVF) devredip ister parça parça ister toplu satış yapmaya kalksa, Türkiye’deki her alandaki güvensizlik ortamında biraz eksik biraz fazla, ortalama peşin para 100 milyar $’a, arkasında İngiltere gibi küresel gücün olduğu körfez ülkelerinden suni devletler olan Katar’a veya BAE’ye satabilir. Bu iki ülkeye satmak demek topla tüfekle vatanımızı işgal edemeyen İngiltere’ye satmak demektir.

  • AKPartili kardeşlerimiz bunlara ses ses çıkarmayıp neden hala ekonomi çok iyi diyorlar?
  • Bizi salak ya da geri zekalı falan mı zannediyorlar?
  • Yoksa bunlardan haberleri mi yok?
  • Bu durumda ithamda bulundukları konuma düşmüş olmazlar mı?

Bu bağlamda daha birçok konu var.

  • Kur korumalı mevduat (KKM) hesaplarının Hazine’ye verdiği zararlar.
  • Altın ve döviz rezervlerimizin hızlı erimesi.
  • Çift kur sisteminin zararları.
  • Botaş’ın Rusya’ya olan doğalgaz borçlarını ötelenmesi.
  • Konut fiyatlarının dolar cinsinden 2 katına çıkması.
  • Hazine’nin borçlanma maliyetlerinin rekor seviyeye ulaşması.
  • Daha nice ekonomik olumsuzluklar…

Burada yazdıklarım ise sadece ekonomi alanındaki olumsuzluklar. Diğerlerini de burada detaylandırarak yazsam oturur ağlarsınız ağlar.

Şimdi, belki de ilk okuduğunuzda “yok artık uçmuşsun” diyebileceğiniz bir kurgu senaryo üzerinde kafa yoralım.

“Ben ekonomistim” diyen ama geçmişte, sucuk fabrikasında çalışıp ön muhasebecilikten öteye ekonomi bilgisi olmayan Erdoğan hükümetinin iç borçları, dış borçların ana parasının faizlerini bile ödemesi pek de mümkün görünmüyor. Başka bir isimde hükümetin başına gelse aynı olacaktır zaten.

Bunu aşmak isteyen hükümetin başındaki isim (Erdoğan/yada bir başkası da olabilir) “Yeniden büyük Türkiye için” veya “Kuvvayı Milliye” adı altında olağanüstü hal ilan ederek sahibi olduğumuz mülklerimizin %30’una el koyup, Hazineyi de tapularımıza ortak edip, dış borçlarımıza ve yeni alınacak borçlara teminat olarak göstermeyeceğini kim garanti edebilir?

Zaten iş oraya doğru evrileceğini hep birlikte görebilir. Belki de bundan sonra da Great Reset (Büyük Sıfırlama) küresel bir proje olan “Mülkiyetsizleştirme” projesinin Türkiye ayağı olarak Türk halkının mülkiyetsizleştirilmesine sıra gelecektir. Zaten yürürlükte olan “mülkiyet yasası” bunun rahatlıkla yapmasına ve yönetmelikler çıkarılmasına da uygundur. Hükümetin başındaki isim (herkimse artık) emekli olduğunda bile hakkında “Türk halkını ve devleti mülkiyetsizleştirerek vatana ihanet etti” iddiasıyla yargılanamaz. Hatta soruşturma bile açılamaz bu mevcut Anayasa ve Yasalara göre…

Şimdi buna “uçmuşsun” diyenlerle beraber hep birlikte yaşayarak göreceğiz. Bunu asla yaşayamayacağımızı kimse garanti edemez.

Peki öyleyse, bu olumsuzluklardan kurtulmanın yolu var mı?

Elbette var.

Bu kurtuluşun anahtarı Prof. Dr. Mete Gündoğan hocanın kurucusu ve başkanı olduğu ve içinde olmaktan şeref duyduğum, İktisat Hareketi’nin; Borca Dayalı Olmayan Para Sistemi ve Adil Bölüşüm ekonomi programındadır.

Ayrıca bilmeyenler ve ismini yeni duyanlar için Mete Gündoğan Hoca’nın Refah-Yol (Erbakan-Çiller) hükümeti döneminde Hazine’nin borçlanmasını ortadan kaldıran ve o gününün şartlarına göre devrim niteliğinde olan ‘Havuz Sistemi’nin de mimarı olduğunu özellikle belirtmek isterim

Burnumuzun dibine kadar gelen tufan dan kurtulabileceğimizi şimdiden bilseniz iyi olur…
***

Sadi ÖZGÜL