Son sıralarda ABD’deki borç krizinden dolayı piyasalar epey gerilmişti.
Demokratlar ile Cumhuriyetçiler arasındaki çekişme endişe ile izleniyordu. Ancak sonunda (!) anlaştılar ve işler yoluna girdi. Piyasalar normale dönmeye başladı. Bu işler ne ilk ne de son. Zaten 14. Kez borçlanma tavanı yükseltiliyor. Maalesef artık kimse olayların içine, nedenine niçinine bakmıyor. Birçok yazıda ve kişiler ile görüşmelerimde gördüm ki bu mesele yukarıda bir paragrafla özetlediğim şekilde anlaşılmış.
Ancak gerçekler çok farklı. Anlaştıkları doğru ama içinde bulunulan çöküşe bir çözüm yok. Adeta çözümsüzlükte anlaştılar. Bu şuna benziyor. Bir kristal vazo mutlak olarak bir yükseklikten düşecek. Siz o yüksekliği daha da artırıyorsunuz. Düşünce tuz-buz olsun diye!
Pekiyi olay nedir?
Olay şudur. ABD Hükümetinin piyasadan maksimum ne kadar borçlanabileceğini yasalar belirliyor. Şu anda borçlar yasal sınır olan 14.3 trilyon dolara ulaşmıştı. Ancak Hazine’nin de ödemeleri vardı. 3 Ağustos’da yaklaşık 300 milyar dolar ödemesi vardı. Bu ödemeleri yapabilmek için piyasadan 300 milyar dolar borç alması gerekiyordu. Borçlanma yasal sınıra ulaştığı için de yeni borç alamıyordu. Bu durumda Hazine’nin yapabileceği üç şey vardı.
Birincisi bazı faturaları ödemeyip temerrüde düşmek. Bunu yaptığı anda domino etkisi inanılmaz olurdu. “ABD borçlarını ödeyemiyor” görüntüsü vermek tam bir kaosa yol açardı. Bunu tercih etmediler. İkincisi, yasalar Başkan Obama’ya olağanüstü durumlarda kendi kararı ile borçlanma yetkisi veriyor. Bunu da kullanamazdı. Bu da piyasalara “demek ki ABD olağanüstü bir sürece girdi” mesajı verirdi ki sonuçları birinci tercihten farklı olmazdı. Üçüncüsü, yasa ile borçlanma limitini artırmak. Bunun için de muhalefet ile anlaşması gerekiyordu. Obama bu tercih üzerinden politika geliştirdi. Muhalefet de kendisine gelinince karşı bir argüman geliştirdi.
Muhalefette olanlar “peki borçlanabilirsin ancak bir tasarruf paketi de ortaya koyma şartı ile kabul ederiz” dediler. İşte kavga ya da anlaşamamazlık bu tasarruf paketi planında çıktı. Önce kimden veya nelerden kesinti yapılacağı tartışıldı. Muhalefet bir nevi politik manevra yaptı. Kesintileri (tasarrufları) millete yaydırmaya çalıştı. Böylelikle halkın geniş kesimleri tasarruflardan etkilenecek ve Obama Hükümetine karşı soğuyacak. Gelecek seçimlerde de Cumhuriyetçilere yönelecek.
Algülüm-vergülüm sonunda anlaştılar. Anlaştıkları ne?
Uygulanacak tasarruf tedbirleri planı. Başka bir şey değil. Peki ne oldu? ABD hükümetinin borçlanma üst sınırı 2.4 trilyon dolar arttırıldı. Ancak buna karşı Hükümet de 10 yıl içinde bütçede 1 trilyon dolarlık kesinti yapacak. Sonuçta Hazine, hemen 300 milyar dolar kadar daha borçlandı ve ödemelerini yaptı. Gerisi rutin Borca Dayalı Para Sistemi (BDPS) egzersizleri.
Şimdi gelelim genel bakışımıza. Bu, Borca Dayalı Para Sistemi (BDPS) çöküşüne dair bir çözüm değildir. Sistem, geri dönüşü olmayacak bir şekilde çökmeye devam ediyor. Borçlanma tavanının artırılması ile çöküş biraz daha hızlandırılmış oldu o kadar. Düşünün bir kere, ABD 14.3 trilyon dolar borcunu çeviremiyor/ödeyemiyor.
Bu borcu ödeyebilmek için 2.4 trilyon dolar daha borç yapıyor!
Bu açıdan baktığınız zaman bile olayın ne kadar trajikomik olduğunu görürsünüz. 14.3’ü ödeyemeyen daha sıkıntılı şartlarda 15.7’yi hiç ödeyemez.
Sonra? Yine borç.
Yine borç ve sonunda bitiş! Nitekim S&P bunu bildiği için ABD’nin kredi notunu AA+ ya düşürüverdi.
Aslında bu çöküşü görenler de şimdi savaştan söz etmeye başladılar. Bu savaş, bu zamana kadar gördüğümüz bütün savaşların üzerinde olur diyorlar.
İşte tam bu noktada ülkemiz kendi tedbirini almak zorundadır. Bu zamanlar adeta bolluk zamanlarıdır. İşte bu zamanda bu bolluğun keyfini yapacağımıza, gelmesi mutlak gözüken kıtlığın hazırlıklarını yapmalıyız.
Çare de çözüm de, borca dayalı olmayan yeni bir para kredi sistemidir.
…
Selam ve Sevgilerimler…
Prof. Dr. Mete Gündoğan