İktisat Hareketi bir kadro hareketidir. İnsanların istikameti ve bilgi birimi birikimi ile ilgilenir.

Daha az çalışarak daha çok refah düzeyine ulaşabilir miyiz?

Bugün ki Finlandiya Başbakanı olan Sanna Marin, geçtiğimiz yıl dünyanın en genç başbakanı unvanını alarak 35 yaşında başbakan seçilmişti. Sann Marin’in seçim öncesi bir taahhüdü vardı. Mesai saatlerini 8 saatten 6 saate indirmek.

Sann Marin’in iki saatlik bir mesai indiriminin verimliliği arttıracağı düşüncesi var. Bunun için koalisyonda olan diğer dört parti ile konu ile ilgili görüşmelerine başladı.

Marin,  Sosyal Demokrat Parti kongresinde “Sekiz saat gerçekten nihai doğru mudur? İnsanların ailelerine, sevdiklerine, hobilerine ve hayatın diğer yanlarına vakit ayırmalarının hakları olduğunu düşünüyorum. Bu bizim için iş hayatından sonraki adım olacaktır.” Sann Marin, daha önce insanların haftada dört gün çalışması gerektiğini de dile getirmişti.

Şimdi Finlandiya ülkesi ile ilgili birkaç bilgi vererek devam edelim.

Finlandiya bir cumhuriyettir ve Avrupa Birliği (AB) üyesidir. Finlandiya’nın başkenti Helsinki’dir. Finlandiya, özerk belediyelere bölünmüş olup nüfusu 5,5 milyondur. Finlandiya’nın ulusal dilleri Fince ve İsveççedir. (Finlandiyalıların yaklaşık %5’inin ana dili İsveççedir). Finlandiyalıların büyük çoğunluğu iyi İngilizce konuşur. Finlandiya, Kuzey Avrupa’da ve Baltık Denizi bölgesinde yer almaktadır. Finlandiya’nın komşuları Rusya (doğuda), Norveç (kuzeyde), İsveç (batıda) ve Estonya’dır (güneyde). Finlandiya’nın yüzölçümü toprakları ve iç gölleri ile beraber 338.432 km²’dir.

1970’den sonra Finlandiya yeni bir devlet politikası geliştiriyor. Devletin küçültülerek kaynak tasarrufu ile teknolojik Ar-Ge ve eğitime ağırlık veriyor. Uzun vadeli bir devlet planlaması ile Avrupa’da teknoloji üretiminde merkezlerden biri haline geliyor. Finlandiya’nın eğitimde uyguladığı politika başarısının sırrı, anaokulundan en üst düzey eğitime kadar ücretsiz hale getiriyor.

Konya Ticaret Odasının Finlandiya ile ilgili pandemi öncesinde hazırladığı bir raporda; çalışan nüfusun %25 ziraat ve ormancılık. GSYIH 289,2 milyar $. Kişi Başına düşen gelir 52,008 $. Büyüme %1,7. Enflasyon %1,51. İş gücü 2 milyon 600 bin. Cari işlemler dengesi 1,21. Toplam yatırımlar GSYIH oranı %23,1.

İki milyon altı yüz bin insanın oluşturduğu GSYIH 289,2 milyar dolar. Bugün Tradıng economıcs’in verdiği ekonomik göstergelere de baktığımızda faiz oranının “0” olduğunu görüyoruz.

Finlandiya eğitimin ücretsiz olması, eğitim politikası ile toplumun her kesimindeki insan kaynağını aktif hale getiriyor. Eğitimi ezberden çıkartıp, sorun çözme kabiliyetini geliştirici analiz ve yorumlama ve sonuca gitme üzerine kurguluyorlar. Ders saatlerini ve ödevleri azaltarak başarıyor ulaşıyorlar. Tabi bütçeye %3,5 oranında Ar-Ge payı ayırınca toplum doğal olarak büyük bir üretkenlik ortaya çıkartıyor. Finlandiya’nın bugün kişi başı milli geliri 52,008$. Türkiye’nin neredeyse tam 7 katı.

Şimdi bu ülkenin Başbakanı Sanna Marin, çalışma saatlerinin iki saat daha azaltılmasını teklif ediyor. Finlandiya’da %7 oranında işsizlik olduğunu da düşündüğümüzde çalışma saatlerinin azaltılmasının işsizliğe nasıl bir katkısı olacağı ayrı bir tartışma konusu. Ancak bizim burada vurgulamak istediğimiz şey şudur; Türkiye’nin eğitim politikası hâlâ milli olamamıştır. Eğitim kalitesinden neredeyse şikâyet etmeyen eğitimci yok. Üniversite düzeyine gelmiş öğrencilerin okuduğu metni anlama yorumlama kabiliyeti, kendini ifade etme yeterliliği ortada.

Bunun için Türk Milli Eğitim sistemi için Finlandiya bir örnek olabilir. Tabi eğitimin tam olarak ücretsiz hale getirilmesi konusu, bu konuda liberal politikalara adam yetiştiren eğitim anlayışının çok güçlü direneceği muhakkak. Devlet isterse bu sorunu da çok rahatlıkla aşabilir. Tabi birde devlet olarak sizin Ar-Ge’ye ayırdığınız para çok önemli. Finlandiya’nın %3,5 oranında bütçeye Ar-Ge ayırması ekonomik göstergelerdeki temel başarısının kaynağıdır diyebiliriz.

UNESCO İstatistik Enstitüsü tarafından yapılan bir çalışmada Ar-Ge’ye ayrılan pay;

  1. Amerika Birleşik Devletleri: 476,5 milyar Dolar.
  2. Çin: 370,6 milyar Dolar.
  3. Japonya: 170,5 milyar Dolar.
  4. Almanya: 109,8 milyar Dolar.
  5. Güney Kore: 73,2 milyar Dolar.
  6. Fransa: 60,8 milyar Dolar.
  7. Hindistan: 48,1 milyar Dolar.
  8. Birleşik Krallık: 44,2 milyar Dolar.
  9. Brezilya: 42,1 milyar Dolar.
  10. Rusya: 39,8 milyar Dolar.

TÜİK verilerine göre ise 2017’de merkezi yönetim bütçesinden Ar-Ge için harcama 10 milyar 710 milyon TL. Bu sonuca göre 2017 yılı merkezi yönetim bütçesinden Ar-Ge faaliyetleri için gerçekleştirilen harcamaların gayrisafi yurtiçi hasıla içerisindeki oranı %0,34, merkezi yönetim bütçe harcamaları içerisindeki payı ise %1,4 oldu.

Türkiye bunu neden yapamıyor?

Maalesef uygulanan iktisadi politikalar bunu yapmaya imkân vermiyor. Parasal sistem olumsuzlukların kaynağı olarak devlet ve milletin aleyhinde işliyor. Para kredi sistemini değiştirmeden bu olumsuzluklar artarak devam edecektir.

Burada şunu da hatırlatmak isterim; Finlandiya’da uygulanan ekonomik politikalarda liberal politikalardır. Onun için bunca iyi göstergelere rağmen %7 oranında işsizlik var. %59 GSYIH borçluluk oranı var.

Borca Dayalı Para Sistemi bütün dünyada olduğu gibi Finlandiya’da da devleti sürekli borçlandırıyor.

Devletlerin borcu demek halkların borcu demektir. Diğer büyüme, sermaye hareketliliği, yatırımlar, borsa vs. Bunlar küresel şirketlerin mobil özelliğinden kaynaklanan farklı farklı devletlerdeki, devlet üzerinden güç yansımalarıdır diyebiliriz. Çünkü ülkelerdeki işsizlik, devletlerin borçluluğu ve alacaklı olanların bu küresel borç veren elit zümrelerin olduğunu görüyoruz.

 Selam ve dua ile…

Yunus Ekşi

Bir yanıt yazın