5 yıl önce 2,5 TL olan dolar bir ara 7.20 oldu. Bugün 6,85 TL seviyelerinde.
Düşük kur yüksek faiz politikası, bugün bize yüksek kur düşük faiz olarak yansıdı. İthalatın yüzde seksen üstünde hammadde, ara mal, yatırım malı olması doların talebini arttırıyor. Diş borcun çok büyük bir kısmı özel sektöre ait. Bu da dolar talebini borç ödemeleri için arttırıyor.
Ülkenin kısa vadede yani bir yıl içerisinde 172 milyar dolar faiz ödemesi olacak. Bir yandan dolara olan talep, bir yandan zamanı gelmiş olan yüksek borç faizi, içerdeki doların azalmasına neden olmanın ötesinde tek sebep de değil.
Yani bugün merkez Bankası’nın rezervleri, maalesef sürdürülebilir bir borç yapısı içinde değildir. Yükümlülüklerini yerine getirmek için özel sektörün ve faiz ödemelerinin gerçekleşmesi dolar talebini arttırıyor olması, dolar fiyatını arttırıyor.
Doların fiyatını aynı zamanda arttıran ekonomiyi bozucu yüksek yetkisi olan sıcak para girişi çıkışlıdır. Dünyadaki genel krizlere bakıldığında küresel sermayenin yüksek faizli ülkelere yöneldiği faizi aldıktan sonra dolara dönerek o ülkeyi kısa sürede terk ettiğini görüyoruz. Böylesi bir sermaye hareketliliği, girdiği ülkenin ekonomisini anlık çıkışlarla ciddi olumsuz etkiliyor. Bu tip sıcak para hareketlerine müsaade edilmesi ciddi bir politik hatadır.
Türkiye’deki krizler de kur yükselmelerine bu şekilde sıcak paranın giriş çıkışları katkısı olmuştur. Sıcak paranın kontrol edilemez bir şekilde girip çıkması istikrarsız bir ekonomiyi oluşturur. Bu da kaçınılmaz olarak dolar ihtiyacı olan firmaların taleplerini arttırır ayrıca dolar baskısına sebebiyet verir.
Doları durdurmak için faizcilerin önerisi nedir?
Dolar kurunu kontrol etmek için yüksek faiz ödemeyi faizciler önerir. Sıcak para girişlerini bu şekilde yüksek faiz ödeyerek sağlamak isterler. Fakat bu bir kısır döngüdür. Yükselen faizler yükselen borç ödemelerini oluşturur. Yükselen borç ödemeleri yine tekrar yüksek faiz ödemeleri için yüksek faizle borçlanmayı gerektirir. Tabi bu kısır döngü Borca Dayalı Para Sistemi içinde oluyor.
Faizciler aynı zamanda ekonomik politikaları kontrol altına alan uluslararası finansal güç IMF borçlanmayı isterler. Bu yaklaşım, günü kurtarma yaklaşımı olup bütün ekonomiyi dış güçlerin belirleyeceği kurallar üzerinde bağımlı hale getirmektir.
Kur nasıl durdurulur?
Tercih edilen kur politikası düşük kur yüksek faiz dir. Son dönemlerde hükümet faizi düşürerek iç piyasada haklı olarak enflasyonu kontrol etmeye çalışmıştır. Ancak sistem bir bileşik içerisinde birbirini etkilediği için faizin düşmesi dövize yönelmeyi dövizin yurt dışına çıkmasına sebebiyet vermiştir.
Uyguladığınız politik kararların bir kısmı doğru bir kısmı yanlış olduğunda istediğiniz olumlu sonuca ulaşamıyorsunuz. Bunun için kuru üzerinden net kararlar alınması gerekir.
Kur politikası değişmek zorundadır. Çünkü şu anda rezervlerin bu kuru kontrol etmek gibi bir gücü yoktur. Ya mevcut kur tatbik edilmeye devam edeceksiniz, bu da yüksek borçlanmayı gerektirecek. Bu da bugüne kadar faiz ile ilgili alınan tedbirlerden vazgeçmek anlamına gelir.
Yada yeni kur politikası olarak; finansmana yeni bir çıkış yolu vererek faizsiz bir şekilde, üretim endeksli bir modeli içeriden, üretime bağlı bir finans üretimi ile, destek alarak sabit kur politikasına, borç ödemeleri süreci içerisinde geçilmesi lazım.
Borçlar Bakanlığının kurulması
Faiz kur tuzağından çıkış için, borçların tasfiyesini yapacak yeni bir bakanlığın kurulması şarttır. Bütün borçlar bu bakanlığın kalem kalem çalışmasıyla yeniden tasfiye ederek, devam eden faiz ödemeleri durdurulmalıdır. Bunların yapılması için eş zamanlı üretimi arttıracak güçlü yeni para sistemine geçme çalışmaları da yapılması şarttır. Çünkü diş ödemelere, mevcut kur politikaları uygulanarak asla kapatılamaz, kontrol edilemez. Sürekli devlet olarak düşürüldüğünüz iç ve dış borçlanma tuzağının ağır bedellerini doğmamış nesiller dahil millete ödettirirsiniz.
Dünyanın her tarafından saldırıya açık bir kur politikası anlayışı bugün Türk ekonomisini borç batağına sürüklemiştir. O halde bazı kapıları kapatarak kur koruma kalkanını harekete geçirmemiz gerekir.
Merkez Bankası’nın rezervlerini boşaltarak Kura müdahale etmesi sadece rezerv kaybına sebebiyet verir. Bugün olan durum budur. Bunlar defalarca denenip sonuç alınamayan politikalardır.
Kısaca kontrollü bir kura geçilmesi lazım. Bu kur rejimi değişikliği dir.Ya bu değişikliği yaparsınız ya da faizcilerin dediklerini yaparsınız, yüksek faizli borçlanmalara gidersiniz.Böylece 2001’de yaşanılan krizi tekrar gündeme getirirsiniz.
Hükümet bu konuda kesin kararlar alması gerekir.
Yedi trilyon iki yüz milyar dolar parasal genişleme yapan FED, buna rağmen doların Türk piyasasına yine yüksek faiz oranları olmasına rağmen girmiyorsa, bir yönüyle de dışsal operasyonun devam ettiğini de göstergesidir.
Bilinmelidir ki Rezerv para olarak kullanılan doların karşılığı yoktur. Karşılıksız basılan para rezerv para olamaz. Amerikan silah gücü ile ve kurulu para sistemi ile ayakta duruyor. Bu para sisteminden çıkıp yeni bir para sistemi Kur sorununu tamamen bitirebilir.
Bunun için önerdiğimiz Borca Dayalı Para Sisteminin lağvedilmesi, yerine adil milli ve faizsiz üretim endeksli bir para kredi sisteminin, parasal istikrarı da dikkate alarak tabandan piyasanın yeniden yapılandırılmasıdır.
Selam ve dua ile…
Yunus EKŞİ