Liberal politikaların getirmiş olduğu ekonomik düzen, anayasal bir ilke olan sosyal devlet yapısını tahrip etmiştir.
Maalesef sosyal devlet prensibi; toplumsal olayların sonucunda bir avuç azınlığın köşe başlarını tutması ile yenilmiş bir mücadeleyi sözde ayakta tutmaya çalışıyor.
Anayasadaki açık hükümler, siyasi tercihler doğrultusunda bir de sermayenin etkisiyle çok rahatlıkla ezilen kalabalıkların aleyhinde işletilebiliyor. Yasalar var ama bu yasalar milletin lehine işletilmiyor.
Şimdi konuya girelim…
Türkiye’de çalışanların şikâyet etmediği neredeyse hiçbir kesimi yok. EYT’li ler derseniz; emeklilik haklarının geriye dönüş şeklinde verilmiş haklarının iptal edildiğini, haklarının ellerinden alındığını söylüyorlar.
Emekliler, intibak yasası beklentisi içinde olup; 2000 yılından sonra kademeli düşürülen taban oranlarından dolayı, aldıkları maaşları sürekli düşürülmekte. Asgari ücretlilerin aldıkları maaşlar açlık sınırının altında. Anlayacağınız maaş alanlar aldıkları maaşlardan memnun değil ve ciddi geçim sıkıntısı yaşıyorlar.
Bunun yanında TÜİK verdiği rakamlara göre 4 milyon 596 bin kişi işsiz insanımızı dikkate aldığımızda; bu işsizlik oranının 10 milyon dolayında olduğunu söylersek bununda iyimser bir rakam olduğunu nüfus dikkate alınarak; çalışanların sayısı, emeklilerin sayısı, öğrencilerin ve çocukların sayısı üzerinden herkes kestirebilir.
Bütün çalışanlarımız bu büyük adaletsizliğin giderilmesi için siyasilerden çözüm bekliyor. Çalışanlar siyasal bölünmeyle, çözümsüzlüklerini bir yandan beslerken bir yandan da sonunun kendisi siyasilerden çözüm bekliyorlar.
Memurlar, emekliler, tüm çalışanlar; seçtiği milletvekilleri tarafından hıyanete uğruyorlar. İşçinin emekçinin maaşları konusunda; seçilene kadar milletin vekili, seçildikten sonrada partinin vekili olarak hareket ediyorlar. Farklı siyasi partiler olarak birbirleri ile sürtüşmelerini millete hizmet zannediyorlar. Zulmün kaynağı bankacılık sistemi tıkır tıkır işliyor.
Yeni sistemde milletvekilleri hem seçilirken bağımsız değil, çünkü bir parti lideri tarafından belirleniyor, hem seçildikten sonra milletin sorunlarını çözecek bir proje adamı değil. Bu arkadaşlar; şu bu okulları bitirmiş, şurada burada çalışmış, yeni bir statü olarak milletvekilliğini tatmak istemiştir. Hepsi bu.
Sosyal devlet tanımı halka % 8 den % 22 oranına çıkan yardımlar olarak yapılması değildir. Sosyal devlet; insanlara iş ve aş verme sorumluluğunu taşımanın yanında, bunları engelleyen sistem içindeki adaletsizlikleri de anayasal bir hak olarak, geçim sıkıntısı çeken insanların lehine yasal düzenlemeler yapmaktır.
Nedir bu yasal düzenlemeler?
EYT’lilerin, emeklilerin, işsizlerin şikâyet edip durduğu şey ekonomik adaletsizlikleri sağlayan bir kurulu finans sistemini, milletin aleyhinde işleten yasalardır. Bu yasalar kripto bürokrasinin ustaca kurgulaması ile meclisten geçirilmiş yasalar olup, milletvekillerinin çoğu işin teknik kısmını dahi bilmez, gurup sözcüsüne bakarak hareket ederler.
Bu sistemin merkezinde bankalar vardır. Bankalar; emeklimize, asgari ücretlimize, işsizlerimize siyasetin eli ile zulmetmektedir. Ama bunu yasalarla yaparlar. Sahnede görünmezler. Bankalar sürekli borçlandırarak varlıklarını sürdürürler.
Halk ne kadar borçlanırsa bankalar o kadar güçlenir. Sistem buna göre kurgulanmıştır. Bunun içinde para politikalarını yürüten mekanizmalar, müthiş bir şekilde finans yapısını karmaşık bir şekilde sürdürür. İnsanların mevcut borçlu olumsuz durumlarının gerçek sebebini görmesi böylece zorlaşır.
Bu söylediğimize siyasilerin kulak kabartacağına inanmıyoruz. Çünkü onlarla farklı platformda yaptığımız görüşmelerde, bu konudaki yetersizliklerini ve isteksizliklerini hep gördük. Çünkü biz yepyeni bir adil iktisadi düzenin devlet eli ile gerçekleşmesini söylüyoruz.
Sorunun kendisi olandan, sorunları çözmeyi bekleyemeyiz.
6 milyona dayanmış EYT’lilerin hakkını, 5 milyon kişinin beklediği intibak yasasını, 10 milyon işsizliği bu siyasi yapı paradigması, uyguladığı ve kabul ettiği ekonomik politikalarla; ne iktidar nede muhalefet çözemez. Bütün vaatleri aynı hikâyeyi farklı ses tonunda okuyan siyasiler, çalışanların sorunlarını çözemeyecektir. Belli bir yerden sonrada umurlarında değildir.
Bunun için tüm emekçilerin, Borca Dayalı Bir Ekonomik yapının değişmesi için birleşmeleri gerekiyor. Bu konuyu bilmeyenlerin bizi takip etmelerini öneriyoruz.
Bu ülkede bankalar 387 milyar faizi elde ederken, bu emeklinin, asgari ücretlinin ve işsizlerin hakkı kurgusal yapı içinde transfer edilmektedir. Bu kurgu bir parasal sistem üzerinden sürdürülmektedir.
Çalışanlar bu Borca Dayalı Bütçeden asla istediklerini alamayacaktır. Faizlere karşı açılan kesenin ağzı emeğe karşı kapalıdır. Vergiler sürekli artacak, maaşlar sürekli yapılan zamların çok altında olacaktır. Çalışanları sendikalarla sistem içinde sürekli kontrol altına tutacak.
Faizle beslenen ve reel ekonomiyi esir alan bankacılık sistemini değişmelidir. Bunun için yeni bir iktisadi model olarak, yeni bir para kredi sistemi kurulmalıdır. İnsanlarımız bunun önemini kavradığında, mevcut sıkıntılarının nasıl kolaylıkla çözülebileceğini de göreceklerdir.
Selam ve dua ile…
Yunus EKŞİ