Kasıtlı olarak havayı değiştirmek, kuraklığı, yağmuru ve tsunamileri meydana getirmek ve depremleri tetiklemek mümkün mü?
Ya da şöyle soralım; Allah’ın yarattığı dünyanın kendisini bir silaha dönüştürmek mümkün mü?
Jeofizikçi ve eski ABD Başkanı Johnson’ın Bilim Danışma Komitesi üyesi Dr. Gordon J.F. MacDonald şunları demiştir. “Jeofizik savaşın anahtarı, az miktarda enerjinin eklenmesinin çok daha fazla miktarda enerji açığa çıkaracağı çevresel istikrarsızlıkların tanımlanmasıdır.” MacDonald’ın 21. yüzyıla kadar tamamen geliştirileceğini öngördüğü şu dört dünya gerçeğini o zamanki mevcut araştırma durumuna dayanarak silah haline dönüştürülebileceğini öngörüyordu.
- İklim değişikliği;
- Deprem oluşumu;
- Tsunami oluşumu ve yönü
- İyonosferin elektromanyetik manipülasyonu yoluyla kütle davranış kontrolü.
Hatta bunları; “Dünya’nın sisteminde derin küresel etkilere sahip olabilecek küçük değişiklikler” olarak değerlendiren jeomühendisler de var.
Peki öyleyse Dr. Gordon J.F. MacDonald bahsettiklerinin hayata geçirilmiş ilk örnekleri var mı?
Elbette var!! ABD ordusu 1967’den 1972’ye kadar Vietnam, Laos ve Kamboçya’da yürütülen Popeye Operasyonu olarak bilinen hava modifikasyon programıyla hayata geçirdi. ABD ordusu, bulutları tohumlayarak, düşman kamyon, tank ve asker hareketlerini engelleyen şiddetli sağanak yağışlara neden olmuştu. Hatta Pentagon’un ABD hükümetine sunduğu istatistiklere göre, yağmur üretimi 1971’de zirveye ulaşmış ve 11.000’den fazla teneke kutu tohum atılmıştı. Bu yöndeki operasyonları dönemin Başkan’ın ulusal güvenlik danışmanı Henry A. Kissinger tarafından sıkı bir şekilde kontrol edildiği de ortaya çıkmıştı. Uzun bir süre tüm bunlar inkar edilse de daha sonra Pentagon belgelerinde doğrulandı.
Peki öyleyse, jeomühendislik günümüzde bir terör mühendisliğine dönüşebilir mi?
ABD’li askeri bilim adamlarının potansiyel bir silah olacak hava sistemleri üzerinde birçok proje üzerinde çalıştıkları ve bu projelerin elektromanyetik dalgaları kullanarak iklimi değiştirebilecekleri, fırtınaların arttırılması, Dünya atmosferindeki buhar nehirlerinin hedeflenen kuraklıklar, seller üretmek, blue beam (mavi ışık) vb. yöntemleri geliştirdikleri gibi; yer hareketlerine sebep olacak depremleri ve volkanları uzaktan başlatabilecekleri bir eko-terörizm geliştirmeye devam ettikleri yönünde bilim adamlarının ortak bir görüş olsa da, kimi bilim adamları ve stratejistlere göre ise bu yönde aktif operasyonel projelere geçildiği yönünde bir görüş var artık. Ancak ortak görüş ise böyle bir terörizm olduğu yönündedir artık.
Ancak binlerce gökyüzü gözlemcisinin, iklimcilerin ve jeologların fotoğraf ve videolarıyla olduğu kadar toprak ve su testleriyle gözlemleyip belgeledikleri argümanlara dayalı iddialarına karşı bir kez bile mantıklı bir karşı argüman sunmadan herkesi ‘uçuk komplo teorisyeni’ olarak nitelediler. Halende aynı nitelemeye devam ediyorlar.
Buna bir örnek verelim;
Eski İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad’ın 2012’de yaptığı bir konuşmada “İran’ın düşmanları yağmur bulutlarını yok ederek kuraklık meydana getiriyor” diyerek suçlamalar yöneltmişti. Ahmedinijad’ın suçlamaları başta ABD olmak üzere birçok ülkenin ana akım medyanın gündemine oturtmuştu. Hep birden koro halinde onu ‘Uçuk Komplo Teorisyeni’ diyerek alaya almıştı. Haber dergileri ve web siteleri ise; “Batı’nın İran’ın yağmurunu çalması” hakkındaki komplo teorisini de içeren; “Ahmedinejad’ın En Tuhaf 5 Komplo Teorisi” başlıklı haberler yayınlayarak alay ederek suçlamaların üzerini örtmeye çalışmıştı.
Jeomühendislik ile müdahale edilen iklimi, günümüzde kazanç kapısına dönüştürmek mümkün mü?
Tabi ki mümkün. Hatta ‘hava durumunu kâr için değiştirmek’ diye de isimlendirebiliriz. Ülkemizde ise bu yönde görebildiğimiz kazanç kapıları ise şimdilik, iklim sigortası ve ziraattır.
Küresel Sigorta şirketleri ve ülkemizdeki temsilcileri olan sigorta şirketleri iklim/hava sigortası işine girdiler bile. Yine küresel zirai şirketlerinin temsilcileri olanlar ise iklime krizine dayanıklı diyerek hibrit tohum ve yeni nesil zirai ilaçları ile araç ve gereçlerini çiftçilere satarken, daha fazla veri ve bilgi hizmeti satmakta isteyeceklerdir. İşte bunun içinde jeomühendislik ile meydana getirilecek olan kuraklık veya tufanı önceden bilmesi yada biliyor gibi yapması ne güzel olurdu değil mi? Sonra gelsin paracıklar.
Zaten küresel şirketlerin, hava ve iklim yer mühendisliği teknolojisi konusunda 2023’e kadar yağmur bulutlarını yok etmekten tutun, bulutları tohumlayarak yağmur oluşturmaya kadar aklımıza gelmeyecek nice patentleri aldıkları ‘aşırı hava olayları’ da dahil olmak üzere tüm bu korkutucu hava hikayeleri de üreterek, iklim ve yer mühendisliğini büyük kârlar peşinde koşmak için de her yönden organize edeceklerdir mutlaka. Hatta bunun için şimdiden ülkemizde insanlıktan nasibini almamış para uğruna her şeyi yapabilecek olanlarla temasa bile geçmiş olabilirler. Ama hepsi birden gerçekleri gizlemek için ne kadar çabalarsa çabalasınlar milletimiz aleyhine altın vuruşlar olabilecek hava, iklim ve yeryüzü jeomühendislik uygulamaları üzerindeki sır perdeleri tek tek kalkıyor. Hatta bazıları da Allah’ın yardımıyla kalkıyor.
Meclise sunulacak olan İklim yasasına itiraz eden veya sahiplenen siyasiler içinde şunu söyleyebiliriz.
Belki de ‘havayı kontrol etmek’ sözlerine inanmak onlar için çok çılgınca geliyor. ‘Konuşmayalım sonra gerçek olur!’ gibi hurafelere inananlar için konuşmak, korkulan bir eylem olsa da bundan sonra sorulması gereken asıl sorular şu olmalı;
- İklim Krizi denilerek insanları ve ülkemiz korumalıyız hikayeleri yalan mı?
- Jeomühendislik ile Hava ve iklim Modifikasyon Teknikleri çok yakın bir gelecekte aleyhimize potansiyel Askeri Kitle İmha Silahlarına dönüşebilir mi?
Bunları önce mutlaka kendilerine sormalı ve muhasebesini de iyi yapmalıdırlar.
Ülkemizi ve milletimizi Jeomühendislik ürünü olan Askeri Hava Modifikasyon silahlarından korumak zorunda olduklarını asla unutmamalıdırlar. Dünya savaşları bundan sonra geçmişte yaşanmış olan iki dünya savaşı gibi olmayacaktır. Jeomühendisilik silahlarla yavaş yavaş normalleştirilerek yapılmaya devam edilecektir.
Masrafını da iklim krizi temelli sektörler yaratarak milletimizden çıkaracaklar.
***
Sadi ÖZGÜL