İktisat Hareketi bir kadro hareketidir. İnsanların istikameti ve bilgi birimi birikimi ile ilgilenir.

Küresel Finans Egemenliği Paylaşılır mı?

Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesini birçok açıdan ele almak mümkün.

Her açı bize farklı bir yorum silsilesi oluşturuyor.
Bütün bu yorumlar sonunda büyük fotoğrafın netleşmesine hizmet ediyor. İlk başlarda güvenlik sorunu en çok öne çıkan sorundu. Hâlâ da öyle. Anlatması da anlaşılması da kolay.

Sokaktaki normal bir vatandaşa güvenlik politikaları üzerinden Rusya’nın yaptıklarını anlatmanız birkaç dakika içinde tamamlanır. O da bunu anlar. Çünkü hafızalara kazınmış uzun bir doğu-batı mücadelesi var. Alışılmış pratik yorumlar var. Ezberler var. Konu bunların üzerinden kolaylıkla anlatılabilir. Anlaşılabilir.

Zaten Putin, NATO’nun Rusya’nın dibine kadar girmesinden rahatsız olduğunu defalarca ifade etti. Konuyu bu açıdan çok net bir şekilde ortaya koydu. Tarihten örnekler verdi. Nükleer savaş kartına işaret etti.

Batı ve NATO, Putin’in konuyu bu seviyeye çıkaracağını beklemiyordu. Onu dinler gibi yaptılar ama ciddiye almadılar. Belki de verecekleri basit bir güvence bugünkü meydan okumayı ortaya çıkarmayabilirdi. Lakin olan oldu ve artık cin şişeden çıktı.

Şimdi Batı, ambargolar ile tehdit ediyor. Putin de kendi para-kredi sistemini kurma yoluna girdi. Yani savaş, bir tarafta ordular üzerinden diğer tarafta paralar üzerinden yürüyor. Putin’in kaybedeceği şeylere nazaran Batı’nın kaybedeceği şeyler çok daha fazla. Bunların en önemlisi, küresel finans egemenliği. Putin bu egemenliği masaya yatırdı!

Gelin şimdi bunlara bir göz atalım.

Ambargolar çok eski bir zorlama yöntemi. Bu zamana kadar çok uygulamalarını gördük ancak başarı oranının çok çok düşük olduğunu biliyoruz. Ambargolar ülke yönetimlerini değil o ülkede yaşayan sivilleri etkiliyor. Ambargo konulan ülkeler zayıf ülkeler olsa bile bu ambargolar bir şekilde işlemiyor. Delik deşik ediliyor.

Ambargolar üzerinden bir bakıma kayıt dışı bir uluslararası ekonomi oluşuyor. Farklı amaçlara hizmet eder hale dönüşüyor. Rusya Federasyonu gibi bir ülkeye ambargoların etki edeceğini düşünmek ise safdillik olur. Hatta tersine çalışır bile diyebiliriz. Çünkü Rusya’nın dışarıya muhtaç olduğu mal ve hizmetlerden ziyade dışarının Rusya’ya muhtaç olduğu mal ve hizmetler daha fazla.

Örneğin Rusya, enerji kaynakları bakımından çok zengin bir ülke. Dünyadaki bilinen en büyük doğalgaz rezervlerine, ikinci en büyük kömür rezervlerine ve sekizinci en büyük petrol rezervine sahip. Birçok ülke doğalgaz ihtiyacının önemli bir kısmını Rusya’dan tedarik ediyor. Mesela Almanya’nın doğalgaz ihtiyacının yüzde 40’ını, Türkiye’nin ise yüzde 35’ini Rusya tedarik ediyor. Siz böyle bir ülkeye ambargo koyduğunuz anda aslında kendinize ambargo koymuş olursunuz. Kimse de bunu istemez.

Sadece doğalgaz mı? 

Hayır. 

Daha birçok hammaddeyi dünya üretim merkezlerine Rusya tedarik ediyor.

Paladyum mesela! Otomotiv endüstrisinde en çok katalitik konvertörde zararlı gazların atmosfere salınımının engellenmesinde kullanılıyor. Egzoz emisyon değerlerini Avrupa ve Amerika ülkelerinde belli rakamların altına düşürmek için araç üreticileri tüm araçlarda kullanmak zorundalar. Dünya paladyum pazarının %84’ünü otomotiv katalitik konvertör üretimi alıyor. Hatta paladyum, yeni nesil hidrojenle çalışan araçlarda hidrojen depolamada da kullanılıyor. Hali hazırda birçok sıkıntıları olan otomotiv sektörü, bunu içeren bir ambargo ile daha da büyük bir sıkıntıyla karşılaşır. İşler iyice zora girer.

Kısacası ambargolar, beklenen sonuçları vermez. Hatta işlemez. 

Bütün bu ambargo tehditlerine karşın Putin, ruble üzerinden önemli bir karşı adım attı. Gaz ödemelerinin ruble cinsinden yapılmasını istedi. Bu çok akıllıca bir hamle oldu ve böylece Putin, küresel finans sisteminin bekasını masaya yatırdı. Hemen uzmanlar, bu hamlenin tutmayacağını çünkü rubleyi basanın Rusya Merkez Bankası olduğu söylüyorlar. Yani banka istediği zaman Ruble basıp, oluşacak enflasyonu alıcılara maliyet olarak yazdırabilecek demek istiyorlar. Rubleye güvenilemeyeceğini söylüyorlar.

Bunun üzerine Putin, kısa zamanda güven artırıcı bir adım daha attı. Rusya Merkez Bankası rubleyi altına bağladı. Bir gram altını, 5000 rubleye eşitledi. İster 5 bin ruble isterse 1 gram altın. İkisi de aynı şey oldu. 

Artık hiç kimse, “Rusya Merkez Bankası istediği kadar ruble basar ve değeri düşer” diyemeyecek. Çünkü ruble altına dayandı. Aslında bu şekilde ruble hem altına hem de Rus doğal kaynaklarına dayanmış oldu. 


Bu durum bize Amerikan Başkanı Nixon’un 1971 tarihinde altın penceresini kapatmasını hatırlatıyor.

Almanya, Fransa, İngiltere gibi ülkeler karşısında ticaret açığı veren Amerika çareyi, dolar ile altın arasındaki bağı koparmakta bulmuştu. Ancak onun karşısına bir şey koyması gerekiyordu. O şey de Suudi Arabistan petrolü oldu.

Henry Kissinger Suudi Arabistan’ı, petrol satışını dolar ile yapmaya ikna edince, Amerika’nın küresel finans egemenliği korunmuş ve tesis edilmiş oldu. Çünkü herkesin petrole ihtiyacı vardı ve petrolü de Amerikan doları ile alacaktı. Amerika bu şekilde, ticaret açığını Suudi Arabistan üzerinden konsolide etmiş oldu. Daha sonraları, Suudi Arabistan ile geliştirdiği ilişkilerle de dolarını konsolide etti. 

Şimdi aynısını Rusya yapmak istiyor ve yapıyor. Başarılı olmaması için hiçbir sebep yok. Zaten doğal kaynaklar kendi doğal kaynakları. ABD’nin, başkasının doğal kaynakları üzerinden oluşturduğunu Rusya kendi kaynakları üzerinden oluşturacak. Çok daha kolay bir süreç.


Bu sürecin başka bir boyutu daha var.

İkinci Dünya Savaşı sonrası, Bretton Woods konferansları akabinde kurgulanan Borca Dayalı Para Sisteminde de sona gelinmiş oluyor.

Çok kutuplu bir dünyaya adım atıyoruz. Bu yeni dönemde Putin, altını temel çıpa olarak kullanmakla önemli bir avantaj elde etti. Amerika’nın geçmişte yaptığından daha adil bir hamle yapıyor. Değeri kendinden menkul bir para olan altını koruyor.

Yavaş yavaş da olsa, Avrupa için önemli bir karar verme süreci işlemeye başladı. Ya Atlantik ötesi ile işlerini sürdürmeye devam edecek ya da mahallede çıkan yangını söndürürken yeni bir bölgesel ticari düzen kurgulayacak. İkincisi daha olası bir tercih gibi duruyor.

Elbette hiçbir taraf için kolay bir çözüm yok. Lakin kısa vadede Rusya olumsuz etkilenecek gibi görülse de orta ve uzun vadenin kazananı olacağını rahatlıkla söyleyebiliriz. 

Prof. Dr. Mete Gündoğan