“Merkez Bankası’nın mürekkebi mi kurudu da, 3 trilyon değil de 30 milyar yardım yaptı!?“
Türkiye Tek Yürek sloganı ile geçirmiş olduğumuz büyük iki deprem sonrası çok büyük bir yardım topladı. Toplam bağış miktarı 115 milyar 146 milyon 528.000 TL olarak açıklandı. Ayrıca halkımız tarafından da 9 milyon TL SMS bağışı yapıldı. Ülkemizin birlik beraberliğini gösterme açısından halkımız bağış kampanyalarını destekliyor. Bu kampanyaları sosyopsikolojik açıdan da önemli görüyorum.
Peki, bu bağışlar daha çok yapılabilir miydi?
Bağışların yapılma amacı 10 şehrimizde ki depremzedelerin yaralarını sarmaktır. Bu kampanyada en büyük bağışı 30 milyar TL ile Merkez Bankası yaptı. İkinci büyük bağışı ise 20 milyar TL ile devletin yani kamunun bankası olan Ziraat Bankası yaptı.
Devletin kurumları devlete bağış yapabilir mi?
Başka bir ifade ile depremzedelere sosyal devlet olarak yapılması gerekenin, bir kamu bankası üzerinden bağış olarak tanımlanması doğru mu? Diğer önemli bir konu, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın yaptığı 30 milyar lira tutarındaki yardımdır.
Peki, Merkez Bankası Ziraat Bankası gibi bir kamu Bankası mı? Devletin mi? Türk milletinin mi? Ya da Kimin?
Bu sorunun cevabını vermek bazıları için öyle hiçte kolay değildir. Çünkü bu sorunun cevabı büyük Türk milletini uyandırabilir. Büyük Türk milleti bunu sorgularsa, bugüne kadar yapılan tüm finansal tiyatroların tüm çıplaklığı ile açığa çıkmasını sağlayabilir.
Türk milletinin bekası için varlığını sürdüren kurumlar, millete lütufkâr davranıyormuş gibi hareket edemez. Çıkartılmış yasalar ve oluşturulmuş yönetim sistemi millete lütuf sunuyormuş gibi asla takdim edilemez. Türk milletine ait olanlar Türk milletine lütuf gibi sunulamayacağının üstüne basa basa söylemeliyiz.
Ey Merkez Bankası! Mürekkebin mi Kurudu?
Para basma yetkisini özel yasalarla kendisine devredilmiş olan Merkez Bankası neden 30 milyar TL ile yardım desteğini sınırlı tuttu!?
Madem ki yardıma hâla ihtiyaç var, mademki 30 milyardan çok daha fazla para toplandı, mademki Türkiye deprem kuşağında milyonlarca yıkılması yeniden inşa edilmesi gereken depreme dayanıksız binalar varken ve bu çok büyük can tehlikeside göz önündeyken, bunların finansmanını neden Merkez Bankası karşılamıyor? Yoksa mürekkebi mi kurudu?
Neticede ihtiyaç duyulan şey paradır.
Merkez Bankası bütün toplanılan paradan daha fazlasını verebilirdi. Parayı dilediği gibi basan ve piyasaya süren Merkez Bankası olduğuna göre akrep zehrinden daha tehlikeli olan ve herkesin diline pelesenk haline getirilen “para basarsak enflasyon olur” aldatmacası ile gerçeklerin önünün perdelenmesine aklımızın müsaade etmemesi için mi sınırlı tuttu?
Yaşadığımız büyük felakette ihtiyaç duyduğumuz parayı şirketlerden, halktan, kamu bankalarından ve STK’lardan felakete destek olma amacı için topluyoruz. Merkez Bankası’nın resmi hesaplarına baktığımız da 337 milyar dolayında bir para miktarının basıldığını ve piyasaya verildiğini görüyoruz. Yani tedavüldeki bu kadar para miktarı ile bu kadar koca ekonomiyi bu kadar basılmış olan bir parayla çeviriyoruz.
Piyasada 337 milyar TL gibi fiziksel para varsa nasıl oldu da yardım kampanyasında neredeyse toplam paranın üçte biri olan 115 Milyar TL nasıl toplanabildi!?
Bankalar, mevcut ekonimimizde kurulu olan borca dayalı bir ekonomik mantığı üzerinden havadan daha fazla yaratıyorlar. Çok parayı havadan yarattıktan sonra sanal krediler olarak veriyorlar. Bugün verdikleri krediler, yani borçlar, yani faize dayalı geliri kaynakları 7,5 Trilyon üzerine çıkmıştır. Tabii bunun mevcut faiz oranlarından faiz getirisini varın siz hesaplayın. Özetlersek işte bu finansal aldatmaca çarkı ile devletimiz ve halkımız büyük bir borç tuzağına düşürülmüştür. Dolayısı ile büyük Türk milleti bu saatten sonra çok önemli bir şeyi düşünmesi gerekiyor. O da işte bu aldatmacadır.
Yıllardır üzerinde durduğumuz ve mevcut ekonomimizde de ısrarla uygulanan borç ekonomisinin devletimize ve milletimize verdiği zararları bir kez daha bu vesileyle gündeme getiriyoruz.
Finansal tiyatrolar ile devletimizin, milletimizin sürekli borçlandırılmasına itiraz ettiğimizi ve bunun değiştirilebileceğini söylüyoruz. Asla bunun değişmez diye inandırılma algı operasyonlarını asla kabul etmememiz gerektiğini ısrarla söylüyoruz!
Yeniden Düşünün!
Bu değişimi kim gerçekleştirecek!
Bu değişimi kuşkusuz siyasiler gerçekleştirecekler. Burada şu ifade etmek gerekir ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hakkını da yemeyelim. Kendisi kamu bankalarına ve Merkez Bankası’na büyük afete destek açıklaması yaptırarak klasik anlayışın yıkılmasına da vesile olmuş olabilir.
Ortodoks ekonomistlerin; “Bankalar yardım yapamaz yasa buna müsait değil, banka parayı faizsiz veremez o zaman bankanın kazancı ne olacak” gibi klasikleşen faizci söylemlerle mevcut faizci düzenin halkın üzerindeki tahakkümünün kırılması anlamında bilinçli ya da bilinçsiz faydalı bir adım atmıştır Sn Erdoğan.
Sn Cumhurbaşkanına şunu söylemek istiyorum; Bankaların rekorlar kırmaya devam eden karları, devletimizin ve milletimizin alın terini çalan faiz yapısı ile sağlanıyor. Bankaların devleti ve milleti sürekli borçlandıran mekanizmasını değiştirebiliriz.
Bankaların asli görevi yatırımlara vesile olan aracı kurumlar olması ve bunlardan da faiz değil bir hizmet bedeli alması gerekirken, yatırımı değilde devleti ve halkı, sürdüre geldikleri Borca ve Faize Dayalı Para Sisteminin (BDPS) işleyiş düzeni üzerinden faiz tuzağına düşürerek sürekli en büyük gelirleri elde etmektedirler.
Tabii bunu ilerleyiş çarkının yasal düzenlemelerini ise finans sektöründe yüksek düzeylerde belli kademelerde pozisyon alanlar; hem faizci küresel finansal elite bağlılık ve sadakatını göstermek, hem de kendi çıkarları doğrultusunda kanunları, tüzükleri ve yönetmelikleri finansal sistemde hazırlamaktadırlar.
Sayın Cumhurbaşkanına bir kez daha sesleniyoruz!
Madem ki bir ilk daha gerçekleştirerek, özel yasalarla dokunulmaz hale getirilmiş olan Merkez Bankası’na bir gerçeğin açığa çıkması konusunda bilerek ya da bilmeyerek sosyal yardım yaptırdınız, o halde sorulması gereken sorular şunlardır;
- İnsanımızın ihtiyacı varken, 10 tane şehrimizi etkileyen bir deprem aynı zamanda diğer şehirlerimizi de ekonomik olarak etkilediği gerçeği ortadayken, depremin ekonomimizde bir daralmaya sebebiyet vereceği gerçeği de ortadayken, Merkez Bankası bütün şehirlerimizin depremlere hazırlık için yeniden inşa edilmesi ile ilgili parayı devletimize ve tabandan milletimize niçin vermiyor?
- Deprem kuşağında olan ve ülke ekonomisinin kalbi olan İstanbul gibi bir yerde beklenilen büyük depreme hazırlık için 1 milyona yakın çürük binanın yıkılıp yeniden inşası ile insanımızın güvenli evlerde huzur ile oturması için parayı devletimize ve tabandan milletimize niçin vermiyor?
- Yoksa birilerinin ve İMF çantacılarının uydurduğu gibi “Merkez Bankası para basarsa enflasyon olur” yalanı mı söylenecek?
- Yoksa korktukları, enflasyonun sebebinin faiz olduğu gerçeğinin açığa çıkacak olması mı?
Merkez Bankası yardım için vaat ettiği 30 milyar lira vermek için para basacaktır. Bu para enflasyon mu oluşacak, yoksa bir ihtiyaca karşılık mı gideceği ortada iken “para basarsan enflasyon oluşur” koca bir yalandır. Yeter ki paranın basılma amacını üretime endeksli yaparsan, böylece enflasyon oluşmaz.
Peki öyleyse parayı ne için basıyorsunuz?
Para borca ve faize dayalı üretilip, faizle satıldığında faizlerin de maliyetler üzerinden fiyatları artıracağı için enflasyona sebep olduğu gerçeğini söylemek ve söyletmek istemiyorlar. Ama buna rağmen bir yandan da faizin enflasyona sebep olmadığını iddia edecek kadar da çelişki içerisindeler. Önemli olan çelişkileri işte budur. Sözü çok uzatmaya gerek yok. Buradan hükümete sesleniyoruz! 30 milyar lira bağış yaptırdığınız Merkez Bankası’na 30 trilyon da bağış yaptırabilirsiniz.
Yapmanız gereken, paranın üretim şekline müdahale etmenizdir.
Yapmanız gereken, yeni bir para kredi sistemini oluşturmanızdır.
Bunları yaparken de, “mevcut para sistemi içerisinde dengeler bozulur” gibi türlü türlü kaygı ve endişeniz varsa, yeni bir para kredi sistemini nasıl kuracağınızısize gösterebiliriz. Çünkü amacımız; milletine ve devletine hizmet etmektir. Doğruları haykırmak ve yanlışların önüne şimdiden geçecek açıklamalar yapmaktır. Sorumluluk makamında olanlara doğruları söylemek ve onları hayra sevk etmektedir.
Bu vesile ile son olarak şunu söylemek istiyorum. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kendisine ait milli bir parası yoktur. Devlet mutlaka milli parasına sahibi olmalıdır. Paraya borç ile asla ulaşamamalıdır. Bunlar gerçekleşirse halkın üzerinde yük haline dönüşen vergilerin çoğunu da kolaylıkla kaldırabilecektir.
Devletimiz depremzedelere yardımlarda gördüğümüz gibi, para borç ve faize dayalı olarak üretilmiş olduğu için milli bir paranın sahibi olmadığından dolayı ihtiyacı olan parayı yardım şeklinde toplayabiliyor ancak. Kurulu faize ve borca dayalı finans sistemini devam ettirerek afetler gibi büyük sorunlara kalıcı çözümler asla mümkün değildir. Bu tür afet yardımları toplamak ise geçici çözümlerdir. Duygular anlamında güzel ama kesin çözüm anlamında bizi asla sonuca götüremez.
Büyük Türk Milleti ve bu milleti yönetmeyi üzerine vazife almış olan yöneticilerimize sesleniyoruz!
Merkez Bankası’nın yasalarını değiştirin.
Devletin içerisinde bağımsızlık sadece Türk mahkemelerine ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne aittir. Bütün kurumlar Türk milletinindir. Kurumlar milleti ve devleti borçlandırma üzerine ve sürekli vergileri arttıracak maliye politikalarına sebep olma üzerine kurgulanamaz. Bu kurgunun kökünden değişmesi lazım. Milletimizin zenginlikler üzerinde oturarak fakirlik çekmesine ise asla tahammüllümüz yoktur.
Hükümete tavsiyemiz;
Merkez Bankası’nın yasalarını değiştirin, paranın basılmasını üretime bağlayın. Üretim karşılığında parayı var edin. Bu düşünceyle hareket ettiğinizde, yıkılıp yeniden yapılacak olan eski binaların yerine yeni binaların karşılığı olacak parayı tedrici olarak basın. Para bolluğu olur diye asla endişe etmeyin!
O paranın nasıl bir denklik içerisinde ekonomi dengesinin oluşturulacağı ayrıca detaylı açıklanması gereken bir konudur.
Deprem Bakanlığı Kurulmalı
Daha önce birçok platformada ifade ettiğimiz gibi acil olarak, Deprem Bakanlığı’nın kurulmasıdır. Kurulacak bu bakanlık için büyük bir bütçe oluşturun. Bu bütçenin karşılığını bütün illerimizdeki yıkık dökük binaların yeniden yapılması ile ilgili yeni nesil yatay inşaat felsefesi üzerinden hareket ederek, düşük katlı yeni nesil akıllı şehirler kurarak milletimizin yaşam refahını hep birlikte yükseltelim.
Merkez Bankası devletin değildir.
Önemine binaen tekrar ediyorum!
Merkez Bankası, parayı yaratan, parayı var eden bütün mal ve hizmetlerin toplum içerisinde devinimini sağlayan en büyük güç olmasına rağmen Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin değildir.
Parayı yoktan var ederek dilediği gibi basıp, faizle bankalara satan, bankalarında bunu daha yüksek faizle devlete ve millete satıp, buradan da milletten ve devletten yüksek faiz gelirleri elde eden bir sisteme neden itiraz etmeyelim?
İşte bu sistem Borca Dayalı Para Sistemidir. İşte bu köle düzenidir. İşte bu üreten ve çalışanın emeğini sömürmektir. Bu konuda direnecek olan siyasi hiçbir aktör milli değildir, yerli değildir. Gayri milli olma durumuna düşme tehlikasi içindedir. Düzenin devamını isteyenler tarafından zihini zehirlenmiştir, bilerek yada bilmeyerek küreselcilerin sömürü düzeninin hizmetkarı durumuna düşmüştür.
Bu saatten sonra küreselcilerin uşaklığını yapanlar çıkıp da Merkez Bankası’nın yaptığı bağışın hukuki olmadığını iddia ederek; “bunu yapamaz, yapmamalı” demeye kalkmasın sakın! Küreselcilerin oluşturmuş olduğu mevcut kölelik düzeni başladığı yerden mutlaka yıkılmalıdır.
“Bir şey değişecek, her şey değişecek…”
…
YUNUS EKŞİ