İktisat Hareketi bir kadro hareketidir. İnsanların istikameti ve bilgi birimi birikimi ile ilgilenir.

Mülkiyetsizlik Yasası ve Kaos !!

Yeni Dünya Düzeni’nde (Great Reset- Büyük sıfırlama) hiçbir şeyin yokken mutlu olmanı istiyorlar. Hiçbir şeyi olmayan insan, nasıl mutlu olacak?

Mülkiyet hakkına sahip kişi (malik) mülkiyetinde olan nesneyi kullanma, başkalarına devretme, tahrip etme, nesnenin ürünlerinden yararlanma yetkisine sahiptir. Mülkiyet hakkı, Anayasa’nın 35. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 1 No’lu Ek Protokol’ünün 1. maddesinde koruma altına alınmıştır.

Mülkiyetsizlik Yasası ise; Mülkiyetsizleştirme olarakta anlaşılabilir. Mülkiyet hakkı kamu yararının gerektirdiği durumlarda sınırlandırılabilecektir. Kamulaştırma ise kamu yararı maksadıyla kişilerin mülkiyet hakkına yapılan bir müdahale olup genel anlamda mülkiyet hakkının sınırlandırılmasını ifade etmektedir.

Pandemi sürecine girilmesine kısa bir süre kala; “Kapanmalar olacak insanları iflas ettirecekler, fakirlik yayılacak, kıtlık getirecekler. Bundaki esas amaçları mülkiyetsizlik yasası hayata geçirmekti” diye ikaz edenlere; “Bırakın bu uçuk komplo Teorilerini” ve “Biz Türk’üz kimse bize bir şey yapamaz” diye dalga geçerek cevaplar veriyorlardı.

Tek bayrak, tek din, tek para, tek dünya devleti, tek şirket…

Tek bayrak, tek din, tek para, tek dünya devleti, tek şirket, tek bilmem ne, vb kurmak için çalışan küresel elit 13 ailenin devletleri şirket yönetir gibi yönetmek için global (uluslararası) şirketleri var. Dünyadaki tüm küçük ve orta boy şirketler ise neredeyse bunlara bağlı. Hatta öyle bir sistem kurmuşlar ki onların haberi olmadan ne bir şey alıp ne de bir şey satabiliyorsunuz. Kurulan bağlılıkta böyle böyle dizayn edilmiştir.

Hiçbir şeyin yokken mutlusun

İnsanlık özgürlük denilerek, şirketler ise “serbest piyasa” denilerek köleler haline gelecek. Küçük ve orta boy işletmeler istemiyorlar artık. Tüm alışverişlerin sanal dünyada hologram ve puan yaşama sistemi ile kurmaya çalıştıkları sistemde hiçbir şeyiniz olmayacak. Yaşam ve çalışma hayatında kazandığınız puana göre size elbise ayakkabı vb alabileceksiniz. Üzerimize mal mülk geçirmek yasak olacak. Bireysel olarak yaşayabileceğiniz 25 metrekarelik 1+0 evleriniz olacak. Bu evlerde yaşayanlar yaşam puanları kazanmadan çocuk yapmaları da yasak olacak.

Hiç bir şeyin yokken mutlu olman isteniyor ama malınız mülkünüz olmayınca siz bir hiçsiniz. Yaşayan hiçler onlar için asla sorun olmayacaktır. Ama bu iblisin hizmetkarları istediği gibi rahat tanrılık oynamak istedikleri için, özellikle yaşlıları temizleyerek nüfusu azaltmak istiyorlar. Çünkü yaşlılar emeklilik adı altında bir sürü maaş alıyorlar ve tek dünya devleti, tek para, tek bayrak ve tek şirket isteyen küreselciler bunu istemiyorlar. Zaten ülkemizde EYT yasası ile gözlerini diktiklerinde niyet ve sinsi planları belli olmuştu. Ama çok geç farkedildi.

  • Peki ne olacak insanlığın hali?
  • Bunu neden yapıyorlar?
  • Bunu da tüm dünyaya neden yaymak istiyorlar bunu hiç düşündünüz mü?
  • Peki sonrasında ne olacak?

Çünkü kovulan İblis bu sözü vermişti.
Artık zamanı geldi. Çünkü İblis cennetten kovulurken; “Dini ve imani anlamda insanları saptıracağım” demiş, Allah da; “İman sahipleri hariç sana tabii olanları ve seninle birlikte cehenneme dolduracağım” demişti.

Şimdi gelelim, sonrasında ne olacak? sorusuna cevaplar bulmaya…

  • Hükümetler ortadan kalkacak.
  • Yapay zeka tüm hükümetleri yönetecek.
  • Adalet sisteminde kararları yapay zeka verecek.
  • Kimin yaşayıp yaşamaması gerektiğine yapay zeka karar verecek.

Kimin yaşayıp yaşamasına domuz gribi ve sonrasındaki virus pandemilerinde denemişlerdi. Ama o zaman tüm ülkeleri ve iktidarlarını satın alamadıkları için becerememişlerdi. Şimdi artık önlerinde pekte bir sorun kalmadı gibi. Çünkü birkaç ülke hariç hemen hemen tüm ülkeleri ve hükümetlerini çeşitli yollarla ya satın aldılar yada borçlandırarak kendilerine itaat etmeye zorladılar. Çok geçmeden o birkaç ülkede itaat ederseler sakın şaşırmayınız.

Bunları yapmak için ellerinde bir çok çeşitlilikte silahlar var.
Bu silahları ile yeri yakıyorlar. Önce kıtlıklar oluşturabiliyorlar. Sonra buzullara, bulutlara lazer tutuyorlar dünyayı kaosa sürüklüyorlar. Sonrasında büyümenize/kalkınmanıza destek vermek istiyoruz diyerek devletlere kredi veriyorlar. O devletlerde finans kurumları ve bankacılık faliyetleri yapma izni alarak, herkese krediler veriyorlar borçlandırıyorlar. Tabii sonrasında muhtaç edilmiş cahil kesim ileride başına/başımıza ne gelecek diye bunları hiç düşünemiyor. Bu borçlar ödenemeyecek hale geldiğinde borçlu devletleri ve halklarını İblise, yardımcılarına ve onun putlarına hizmetkar yapıyorlar.

Bunların hepsi Davos 2018’de konuşuldu.

Cüneyt Zapsu’nun; “İnsanlar bağımsız ve güvende yaşayamayacak” beyanları çok önemlidir.
Tekrar tekrar okunmalı.

Gelin o konuşmasını tekrar hatırlayalım;
İş adamı Cüneyd Zapsu’nun 2018’de Davos’ta yeni dünya düzeniyle ilgili dikkat çeken açıklamalarda bulunarak, ”Bu son normal insan jenerasyonu. İnsanlar bağımsız yaşayamayacak. Biyoteknolojinin sahipleri bizi yönlendirecek.” vurgusunda bulunmuştu.

  • Peki aradan geçen 4 sene de bunlar gerçekleştirildi mi?
  • Ayperayı hatırlıyorsunuz değil mi?

İlk iş olarak 42 bin uydu yollandı uzaya. Elon Musk robot fabrikası kurdu ve bir süre sonra insanların yerini alacak. İşte bizim yerimize onlar gelecek ve dünya nüfusu devamlı 500 milyon da tutulacak. Bunu uydurmuyoruz. Açın Guidestone Rehber Taşlarını (Georgia Guidestones) kendiniz göreceksiniz.

Nedir Georgia Guidestones ?

Georgia Guidestones, ABD’nin Georgia eyaletinin Elbert County şehrinde bulunan bir anıttır. 1979 yılında inşa edilmiştir. Kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir. 6 granit taştan oluşan anıtın yüzeylerinde, 8 modern dil ve 4 antik dilde yazılmış 10 ilke bulunur. 4 granit taş birbirine ayrı yönlere bakarken ortalarındaki ince bir granit sütun tepeye yerleştirilmiş kapağı tutar. 5.47 metre yüksekliğindeki yapının toplam ağırlığı yaklaşık 108 tondur (107.840 kg). 10 ilke, yapının dört büyük parçasının yüzeylerine İngilizce, Rusça, Arapça, İspanyolca, Çince, Hintçe, İbranice ve Swahi dilinde kazınmıştır. İlkelerin birincisinde “İnsan nüfusunu 500 milyonun altında, doğayla değişmeyen bir dengede olacak şekilde sabit tut” yazar. Sonuncusu ise “Dünyanın kanseri olma, doğaya yer bırak” yazar. En üstte bulunan kapak taşının üzerindeyse, saat yönüyle Babil, Antik Yunan, Eski Mısır, Sanskritçe dillerinde aynı ilkeler yazar. (Daha fazla bilgi için wikipedia’ya bakabilirsiniz)

Kapanma/kapattırma çalışmaları bu işin neresinde?

Ülkeler özellikle bankacılık sistemi ile borçlandırılıp; fabrikaların iflas ettirip satılması, konutların ele geçirilmesi için bugün yaşadıklarımızın hepsi MÜLKİYETSİZLİK yasasını devreye sokmak için son 3 yıldır yaşadığımız kapanma ve PCR testi bunun için vardı.

Önümüzdeki dönemde kapanmalar olması için yeni yeni pandemi bulaşıcı hastalık isimleri üretmeye başladılar bile. Belkide aşı olmayanlara yine kısmı kapanmalar, kısmı aşı sertifikası, aşı pasaportu isteyecekler. Her şeyinizi takip etmek istiyorlar. Hatta iklim değişikliği adı altında bunun farklı bir versiyonunu tekrar hayata geçirebilirler.

Peki bu yazılanlar uçuk komplo Teorilerinin bir yansıması olabilir mi?

Bu yazdıklarımıza komplo teorisi değil diyenler kadar palavra diyerek gülenler olabilir.
Gülenler, sonra ağlamayacaksanız istediğiniz kadar gülün.
Ama hepimizin iflas etmesini istiyorlar. Sonra çok ağlarsınız da dövünecek diz bile bulamayabilirsiniz.

Bunları nereden çıkardığımı izah edeyim;

İş adamı Cüneyd Zapsu’nun 2018’de Davos’ta yeni dünya düzeniyle ilgili dikkat çeken açıklamalarda bulunarak; ”Bu son normal insan jenerasyonu. İnsanlar bağımsız yaşayamayacak. Biyoteknolojinin sahipleri bizi yönlendirecek.” vurgusunda bulunmuştu.

Vurgularına devam eden Zapsu; “Şimdi “Ayrışmış bir Dünya” deniyor ama aslında çok daha farklı şeyler de var. Çok değişik bir mevzuya değinmek etmek istiyorum. O da bakın Davos’a G7’nin 6’sının devlet başkanı burada. Yedinci devlet olan Japonya’nın da bütün bakanları burada. İçeride az önce konferans merkezinde, Kanada başbakanı tek başına elinde çantasıyla yürüyor, veya yanımdan holde Ürdün Kraliçesi Rayna tek başına geziyor. Bu şekilde bir doğrudur, herkes burada vesair ama World Economic Forum siyasi bir sirk değil sadece. Siyaset değil zaten.” ifadelerini kullanmıştı.

Davos’ta yapılan açıklamaların geleceği şekillendirdiğini belirten Zapsu; ”90’ların başlarında sistemsel kök hücre olayı konuşuluyordu. 15 sene sonra dünyada konuşulmaya başlandı. Hatırlıyorum 90’ların başında Bill Gates bugünkü akıllı cep telefonlarımızdan bahsediyordu. 90’ların başlarında daha normal cep telefonu yokken. Hani bizim Nokia’lar falan daha çıkmamışken. World Economic Forum biraz farklı. Bu sene dikkatimi çeken ve beni de biraz rahatsız eden bir konu aslında Profesör Harari’nin bir oturumuna girdim. Oturumu hakkında bazı notlar aldım. Bugüne kadar çok değil 15-20 sene sonra, sizler kesin yaşarsınız belki. Bizler de yaşarız, insanlar bambaşka bir cins haline gelme durumu var. Yani bu şu anda yaşadığımız son normal insan jenerasyonu. O kadar hoşuma gitti ki not almaya başladım. Çok değil belki 15 belki 20 sene dedim. Nasıl ki taş devrinden birçok değişik cinsten sonunda bizim cinsimiz yani homosofiyens yaşayabildi. Bundan sonra da bizden sonraki jenerasyonlar da insanlar bağımsız olarak yaşayamayacakları kanaati çıktı ortaya. Küçük bir elit gurup idare edecek insanlığı. Sadece memleketleri değil. Yani bağımsız düşüncelerini kaybetmiş bir insanlıktan bahsediyoruz.” ifadelerini kullanmıştı.

Peki bundan kurtuluş yolu var mı?

Bu soruya Zapsu şu cevabı veriyordu.
”Tarihe baktığımızda, imparatorluklar hep böyle toprakla ölçülmüş. İşte Osmanlı İmparatorluğu şöyle bilmem ne imparatorluğu böyle, sonra 200 sene sonra, ilk sanayi devrimi makineler. Makinelerin sahibi, teknolojinin sahibi insanları yönetmiş ve ilk başta toprak sahipleri aristokratlar bir de avamlar. Sonradan kapitalistler, proleterler. Şimdi ise yeni devrim yeniçağda, ve bu çok çabuk ilerliyor, datanın verilerin sahibi küçük çok çok küçük bir elit grubu olmak tehlikesi var. Diğerleri de idare edilenler. Nasıl? Burada Profesör Harari enteresan bir insan. Bilenler bilir. Homosapiens kitabının yazarı. Bizler hala korkuyoruz işte telefonumuz hacklendi, bilgisayarımız hacklendi diye. Artık o geride kalmış bir olay. Verilerimiz hacklenmekle kalmıyor yavaş yavaş beynimiz hacklenmenye başlandı bile. Şöyle ki beyin dalgaları birtakım biyometrik sensorlerle ölçülmeye başlandı ve bunlar bir elektrik akımlarına çevrilerek, veriler alınıp analiz edilmeye başlandı. Siz kendiniz neyi düşüneceğiniz, birini gördüğünüz an hemen görüyor. Ne düşündüğünüz, ne düşüneceğiz, nasıl reaksiyon verebileceğiniz de anlamaya başladılar. Yani biyokimyasal Prosesirlar var artık bunu şey yapıyorlar ve şundan da kurtulmak yok yani böyle kurtulamazsınız. Ben bu telefonu kullanmayacağım. Sen kullanmıyorsun yanındaki kullanıyor. Kurtulmanın imkanı yok zaten kurtulamazsınızda. En basit bir misal vereceğim sağlık. Şimdi siz şu şeyleri takıyoruz. Ben de takıyorum ara sıra kalbinize ölçüyor. Neye bağlı Samsung telefona değil mi? Onlar bunları bir yerde saklanıyor. Bütün bu veriler ışık hızıyla gidiyor ve istediğiniz kadar kopyalanabiliyor” ifadelerini kullanmıştı.

Bu durumda akla şu soru geliyor haliyle…
İnsanların Zihinleri Kontrol Altında mı!?

Zapsu bu konuda önemli tespitlerde bulunan Zapsu şunları söylemişti;
Bundan sonra artık bu bio teknolojinin sahipleri bizi yönlendirecekler. Yani ne yiyeceksin, ne içeceksin, bu arada Profesör Harari kendisi Kudüs’te Hibro Üniversitesi’nde buna rağmen enteresan bir konuda söyledi. Dedi ki şu anda konuştuğumuz anda, İsrail hükümeti Batı Şeria’da her canlıyı, yani sadece insan değil hepsini dünya tarihinde görülmedik bir şekilde, 24 saat 365 gün kontrol altına alıyor. Bunu İsrail’in dışında da bu işin ne kadar önemli olduğunu anlayıp bir kontrol bir regülasyonu haline getiren bir tek Çin var. Daha ileri teknoloji olan devletlerde ise hala işte İnsan Hakları, insan hakları falan deyip devletler karışmıyor. Ama şirketlere kimse bakmıyor hiçbir regülasyon yok. Çözüm bilmiyoruz ama regüle edilmesi lazım. En güzel regülasyon da açık yani ne yapılacak kimin nasıl regüle edecek” ifadelerini kullanmıştı.

Peki bunları yenmek mümkün mü?

Elbette mümkün !!
Güneşi karartma projesi, 5G, 6G, GDO, Zihin Kontrolleri, Haarp, Metaverse, chemtrail, uydular, bankacılık, LGBTİ, göç, ekonomik ambargolar, istila, işgal, sel, yangınlar, verizim, covit 19, mRNA aşı adayı kimyasal sıvılar hatta işsiz ve aşsız bırakmak, borca ve faize esir etmek bile birbirinden ayrı değildir.

Bütün hedef Mülkiyetsizliktir.
Ama şeytana hizmet eden ve şeytanlaşan küreselcilerin hedefi Dünyanın Mülkiyetini kendi ellerine geçirilmesi üzerinedir.

Başlangıç olarak insanımızı ve evlatlarımızı yeni gelen bu insan çağına yetiştirmemiz lazım. Uydurulmuş rivayetlerle değil Milli, manevi ve dini değerlerin doğru telkinlerle vermemiz lazım.

Bunun yanında İktisat Hareketi’nin yeni sistemsel iktisat modellerini hayatımızın her alanında işler hale getirmek bu küreselcileri yenmede önemli mesafeler kat ettirecektir.
İktisat demek, sadece ekonomi demek değildir. İktisat başta ekonomi olmak üzere her alanı kapsayan ve yönetimsel sistemler kurmayı da kapsar.

Güvenlik istiyorsunuz değil mi?

Çünkü insanın karnı doyduktan sonra mutlaka güvenilir bir yer ister. Çünkü bu insanın doğasında vardır.

Türkiye’yi yönetmeye talip siyasi partiler İktisat Hareketi‘nin yönetim sistemleri modellerini parti programlarına alıp, hükümet olduğunda da uygulamaya koyarsa, çok kısa bir sürede milletimizi köle olmaktan çıkaracak büyük bir hamle yapabilme ve dünyanın en güvenilir süper gücü olma kabiliyetine sahip olacaktır.

Allah Türkiye’mize zeval vermesin.

Sadi ÖZGÜL