İktisat Hareketi bir kadro hareketidir. İnsanların istikameti ve bilgi birimi birikimi ile ilgilenir.

Ölümden Gayrısının Çaresi Vardır

Faiz ve döviz sarmalına karşı çözüm önerileri…

Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan ve devletimizin ekonomi yetkililerine arz’ımızdır.

Para alın teridir daha doğrusu alın teri ise değerlidir. Yani üretiyor demektir. Paradan para kazanmaya, “üç kağıt ekonomisi”ne dönmüş ise insanların geçimi daralırken bankalar kârlarına kâr ekliyorlarsa bu işte bir yanlışlık vardır! Hele hele döviz silah olarak kullanılıyorsa, yetmezmiş gibi patates soğan yani tencere savaş aracı haline getirilmişse durum birkaç defa düşünülmeli demektir.

Bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de “Faiz ekonominin gereği ve gerçeği” olarak kabul edilmiş, sömürü aracı haline dönmüştür. İslam dünyası maalesef sadece; “Faiz haramdır” demenin ötesinde çözüm üretmeden diğer konularda olduğu gibi bu konuda da elleri böğründe edilgen olarak beklemektedir. Gerek doğu gerek batı çaresizlik içinde sömürülmeye devam ediyorlar.

Türkiye’de faiz ve döviz sarmalından kurtuluş çaresi arayanlar var ancak seslerini maalesef duyuramıyorlar.

Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan ve sayın devlet yöneticilerimize bu konuda çalışma yapan, kafa yoran çalışma guruplarının seslerine kulak vermelerini teklif ediyorum.

Bunlardan en bilineni 1969 yılından itibaren kesintisiz azimle çalışan “İzmir Akevler” gurubudur.

Ekonomi konusunda mevcut cari sistemin özellikle kapitalist ekonominin araç ve yöntemleriyle çağın sorunlarını çözmeyi beklemek abesle iştigal olduğu iddiası ile kapitalist sisteme karşı artık yeni arayışlara ve yeni çözümlere odaklanmış olarak bu konuda yıllarca emeğini vermiş olan Akevler Kooperatifi arayışları ve uygulamaları hep dikkatimi çekmiştir.

Çalışmaların merkezindeki Elk. Yük. Müh. Süleyman Karagülle vefat etmiştir. Arkadaşları halen çalışmalara devam etmektedirler. Prof. Dr. Erbakan’ın devamlı yakınında olan bir kişi olarak bu ekibe ne denli önem verdiğini, Adil Düzen çalışmalarının bu ekip tarafından yürütüldüğünü şahsen biliyorum. Bu ekip içinde yer alan Doç. Dr. Süleyman Akdemir, Prof. Dr. Hira Karagülle, Uzm. Dr. Lütfi Hocaoğlu, Dr. Hilmi Altın, Kazım Erten, Tayibet Erzen ve diğerlerinden yararlanmanın zamanı hala gelmedi mi?

Bu kişilerin anlatımları ve uygulamaları hep reel ekonomi üzerinedir ve ortaklık ekonomisine dairdir. Çağ değişmektedir, bu değişim faizsiz ekonomiyi esas alan ortaklık ekonomisinden geçmektedir, demektedirler.

Eski Başbakanlardan merhum Necmettin Erbakan’ın bürokratlarından ve İktisat Hareketinin kurucusu ve başkanı Prof. Dr. Mete Gündoğan adeta çırpınırcasına “borca dayalı para sistemi”nin (BDPS) sonuçlarını içine sürüklendiğiniz tehlikeli gidişi anlatmaktadır. 

Kendisi aynı zamanda İktisat Hareketin kurucusudur. İktisat Hareketi adından da anlaşılacağı gibi çözüm üzerine çalışma yürütmektedirler.

Prof. Gündoğan şunları söylemektedir;

“İçinde bulunduğumuz sistem, Borca Dayalı Para Sistemidir. Bu sistemde borç varsa para vardır, borç yoksa para yoktur. Dolayısıyla sistem bizi, herkesin borçlu olduğu bir ekonomik düzene zorluyor. Paranın, bir avuç rantiyecinin elinde toplanmasına vesile oluyor. Bu şekilde parayı elinde tutanlar, devletin dahi fevkinde politika üretme şansına sahip oluyorlar.

Hâlbuki böyle bir düzene mecbur değiliz. Bu düzeni birkaç açıdan yeniden yapılandırmamız gerekiyor. Sistemin üzerindeki borç baskısını ortadan kaldırmamız gerekiyor. En azından iç piyasaya yönelik çalışmaları hemen, behemehâl yapmamız gerekiyor.

Paranın üretimini, denklikleri net ve belli şeffaf kurallara bağlamamız gerekiyor. Merkez bankasını, para istikrarını ve fiyat istikrarını temin edecek şekilde yeniden yapılandırmamız gerekiyor.

Ülke ekonomisinin başat sektörü olarak tarım sektörünü belirlememiz gerekiyor. Tarım sektörü her türlü sektörün yeniden canlandırılması için en uygun aracı sektördür. Hiç kimsenin sistem dışında kalmasına fırsat vermeyen bir sektördür.

İç borçlanma yapmamıza gerek yoktur. Devletin iç borçlanması tamamen saçmalıktır. Bir avuç rantiyeciye haraç vermektir. Kamunun birbirine olan borçlanması karşılıklı olarak silinmelidir. Piyasada ödeme araçlarını çeşitlendirmemiz gerekiyor. Bunun için de paranın tanımına uygun yeni ödeme araçları üretmemiz gerekiyor.

Dış borçlar, kalem kalem çalışılarak bir tasfiye sürecine sokulmalıdır. Bunun için bir takvime bağlı olarak çalışma yapılmalıdır. Karma bir komisyon ile veya bağımsız bir bakanlık ile bu süreçler rahat yönetilir. Mevcut sistemde daha da kötüleşeceğe benziyor.”

İktisat Hareketi’nin sözcüsü Yunus Ekşi beyinde öneri ve iddialarından bir kısmını paylaşmak isterim;

“Ekonomi-finans sisteminin sağlıklı sürdürülebilir bir biçimde yeniden yapılandırılması, temel yapısal denkliklerin korunması ile mümkündür. İktisat ve finansın birlikte oluşturduğu yapının kabulleri denklik, kurallar, işleyişin eş zamanlı sürdürülmesi ile olmalıdır. Bozuk finansal yapının başlangıcı bozuk hukuksal düzenlemelerden güç alarak genişlemektedir. Bunun için mevcut yapının ne olduğunu ortaya çıkarmadan, olması gereken yapının net biçimde tanımlanması zordur. Bunun için bilinmesi gereken temel sistemsel netlik, model sürekli bir borç modelidir. Borca Dayalı Para Sistemi, kurumlar arası çatışmayı ve çok başlılığı sürdürerek devlet ve millet bu yapı ile sürekli borçlandırılmaktadır. Sürdürülebilir bir borçlanma değil, bitirilen ve borçsuz sürdürülebilir bir kalkınma modeli uygulanabilir. Sürdürülebilir borçsuz bir kalkınma modeli için; Ekonomi –Finans Yönetim Birimi oluşturulmalıdır.”

Bir diğer çalışma gurubu ise Milli Vicdan Hareketi platformu olarak çalışmalarını sürdürmektedirler.

Grup adına iddia ve önerilerde bulunan Emrullah Önalan; “Çağımızın önemli krizine dikkat çekmek gerekir. Bankalar, Merkez Bankası ya da uluslararası finans sisteminden “kredi” olarak temin ettiği paranın onlarca katı kadar da “dijital sistem üzerinden hayali olarak ürettiği parayı vatandaşa satmaktadır.” Söz konusu satışlardan büyük kazançlar elde edilmektedir. Makul güvenceli kâr sistemi, bir yandan teşvik kapsamındaki sektörlere projeye dayalı olarak finans sağlayacak, diğer yandan da sağladığı finans için faiz yerine, makul güvenceli kâr dağıtacaktır. Borca Dayalı Para Sistemi, kurumlar arası çatışmayı ve çok başlılığı sürdürerek devlet ve millet bu yapı ile sürekli borçlandırılmaktadır. Sürdürülebilir bir borçlanma değil, bitirilen ve borçsuz sürdürülebilir bir kalkınma modeli uygulanabilir.” demektedir.

Çıkış Yolu kitabının yazarı Yunus Emre Sarı ise, döviz sarmalından kurtulmak için de iddia ve önerilerde bulunmaktadır.

Yunus Emre Sarı; “Ödeşme” sistemi önermektedir.

“Doların iki aya varmadan hem de serbest piyasada yarı fiyatına indirilebilir mi? EVET. Nasıl mı şöyle; Dış ticarette iki ülke kendi aralarında bir anlaşma imzalarlar. Bu anlaşmanın adı dış ticaret ödeşme anlaşması. Bu anlaşmanın maddelerini ve nasıl çalıştırılacağını kitabımda detaylı olarak anlattım. Bu anlaşmaya göre diyelim ki Rusya ile Türkiye böyle bir ödeşme sistemine geçmek üzere böyle bir antlaşma imzaladılar. Böyle bir antlaşmanın bir maddesi ile Türkiye /Rusya Hesap Tutma Konseyi adında bir konsey kurulur. Bundan sonra diyelim ki Türkiye’den bir firma elektrikli fırın ihraç edecek. Gidip herhangi bir pazarda ya da fuarda alıcıyı bulup dolar değeri üzerinden pazarlık yaparlar. Bu durumda Türk firma ihracatçı Rus firma ithalatçı olur. Diyelim ki ithalatçı ve ihracatçı elektrikli ocağın tanesini bin dolardan alıp satmakta anlaştılar. Diyelim ithalatçı yüz adet ocak alacak. Bu durumda ihracatçı ve ithalatçı kendi aralarında bir alım satım zaptı düzenlerler. Buna göre ithalatçı Rus tarafı ben yüz adet elektrikli ocağı yüz bin dolara alıyorum der. İhracatçı Türk de satıyorum der, aralarında bu bağlamda bir alım satım zaptı imzalarlar. Bu aşamadan sonra ithalatçı yüz bin doların o günkü kurdan yüz bin dolar Rus rublesi karşılığı ne tutuyorsa dış ticarette ödeşme sözleşmesiyle önceden belirlenmiş olan Rus hazinesi garantili bir bankaya gidip ruble olarak bloke eder ve; ihracatçı Türk’e ödeme dekontunun bir nüshasını fakslar. Bu faksı alan ihracatçı Türk gidip ocakları teslim eder, o da bu teslim zaptı ve alım satım zaptı ile birlikte Türkiye’deki hazine garantili bir bankaya gider banka doları o günkü piyasa şartlarında kaç TL’ye bozacak ise yüz bin doların TL değerini hesaplayıp ihracatçıya ödeme yapar. Bu durumda ithalatçı Rus, ihracatçı Türk’e ödeyeceği parayı Rus hazinesi garantili bankaya ödediği için devreye hesap tutma konseyi girer ve Türkiye/Rusya “T” hesabına Türkiye Rusya’dan yüz bin dolar alacaklı diye yazar. Domates satıldı yazılır, patates satıldı yazılır, inşaat ve taahhüt hizmetleri yazılır. Turizim hizmetleri yazılır. Rus tarafı ise doğalgaz sattı yazılır, nükleer santral hizmeti sattı yazılır…” diyen Yunus Emre Sarı, dövizle ticarete bir öneri sunmaktadır.

Sayın Cumhurbaşkanım;

Vatandaşlar için faiz ve döviz sarmalı sonucunda maliyetlerin çok yükselmesi, bankaların ise kazançlarına kazanç katması sürdürülebilir bir durum değildir. Ayrıca maalesef bankaların çoğunun büyük hissesinin yabancıların eline geçmesi de ayrı bir tehlikedir.

Yukarda arz ettiğim çalışma gurupları büyük özveri ile çözüm üretmek için gayret etmektedirler. Bütün dünyada faiz ve döviz sarmalına karşı çare aradıkları düşünüldüğünde kendilerinin dinlenmelerini son derece önemli bulduğum için saygılarımla arz ederim.

Ayrıca ekonomi alanında başkaca çalışma yapanları da aralarında bir çalışma ortamı sağlamaları tecrübe paylaşımları da son derece önemlidir.

Kalın sağlıcakla

Vesselam
Halis ÖZDEMİR

Bir yanıt yazın