Koronavirüsle birlikte insanlar, 1 yıldır evlerinde mahsur kaldılar.
Alışıla gelmişin aksine hayatın çok daha yavaş seyrettiğine şahit oluyoruz. İnsanlar, virüs tehdidinin yanı sıra hayatlarını sürdürebilmenin en sağlıklı yollarını arıyorlar. Evlerinde, işyerlerinde, dört duvar arasında, dijital alternatiflerle değişik mecralar üzerinden sosyalleşmeye çalışıyorlar. Bulaşma endişesiyle, kimse dışarı çıkmıyor, açık alanlarda vakit geçirmekten imtinâ ediyorlar.
Son günlerde, Covit-19 vakalarının daha da arttığını görüyoruz.
Şimdilerde ise, yeni bir pik dönemi yaşıyoruz. Herkes tedirgin. Cadde ve kaldırımlar, sadece transit geçiş alanları hâline geldi. İnsanların sokaklarda fazla vakit geçirmediklerini gözlemliyoruz. Böyle olunca, insanların yardımına ihtiyaç duyan sokak hayvanları da bu ihtiyaçlarını karşılamakta zorluk çekiyor. Yaya olarak, herhangi bir yere dolaşmaya çıktığınızda, bu hayvanların yaklaşımından durumlarını daha net görebilirsiniz. Hayvanseverlerin gayretleriyle sokaklarda beslenen kediler, özellikle dikkat çekiyor. Muhtemelen, virüse karşı tam kapanma tedbirleri çerçevesinde, bu günlerde ilgisiz kalmış görünüyorlar. Onlarla karşılaştığınızda, size yakın ilgi gösterdiklerini ve miyavlayarak, havlayarak sizinle iletişim kurmaya çalıştıklarını göreceksiniz. Geri dönüşünüze görede, çeşitli davranışlar sergileyerek ihtiyacını size bildirmeye çalışacaklardır.
İnsan, hayvan etkileşimi
Kâinattaki tüm varlıklar, Allaha anar ve ibadet ederler. Kurânı Kerim, insanlar gibi hayvanların da Allahı andıklarını açık bir şekilde bildiriyor.
Bu doğrultuda insanın diğer canlılarla etkileşimi de genel manada Kurânı Kerim zaviyesinden olmalıdır. İnsanlık yaşadığı dönemin teknik imkanlarına göre bu süreci farklı tasarruf etmiştir. İnsanların, hayvanlarla olan etkileşimi şartlara göre değişiklik göstermiştir. Yoğun kentleşme öncesi dönemlerde hayvanların insanlara olan ihtiyacı nispeten daha azdır. Buna karşın insanların hayvanlara ihtiyaçlarının daha fazla olduğunu ifade edebiliriz. Nitekim, tarihi süreçler de bunu gösteriyor. Avcılığın, göç ve güvenlik ihtiyacının yaygın olduğu zamanlar bu dayanışmanın daha yoğun gerçekleştiğini söyleyebiliriz. Amaca yönelik olarak, kurt, kartal, şahin, çakal gibi bazı yaban türlerinin de evcilleştirilme girişimleri olmuştur.
Hayvanlarla ortak yaşam, insanlığın ilk yıllarından beri vardır.
İnsanın dünyaya egemen oluşu, canlıların tüm yaşam alanlarına girilmesine neden olmuş, onları insanlığın vicdanına mahkum etmiştir. Dolayısıyla, kendilerine başka yaşam alanı bulamayan, insanların çöp ve diğer atıklarından beslenen, sokak hayvanları adı altında, ne evcil, ne de yabani olan yeni ekolojik bir tür doğmuştur. Buradan da anlaşılacağı gibi insana olan ihtiyaç, hayvanlar üzerinde de zamanla evcilleşme katsayısını arttırmıştır. Hayvanların, insanlarla birlikte yaşamaları, insanın istediği davranışlarını taklit etme yeteneğini geliştirmiştir. Bu etki hayvanların soyları üzerinde de yatkınlık oluşturmuştur. Bu durum insanın ruh ve psikolojisi üzerindeki eksiklikleri gidermede olumlu etkiler bırakmıştır. Acıma ve sevgi duygularının gelişmesi genel anlamda insanın vahşi güdülerini köreltici olmuştur, diyebiliriz.
Ancak, insanlığın kendi içindeki mücadelesi, ekonomik çıkara dayalı çekişmeleri devasa boyutlarda seyretmektedir. İnsanlığın dünyaya hâkim olması, sürekli birbiriyle savaşarak, var olan yaşam alanlarını işgal etmesiyle, tüm hayvanâtı kendine muhtaç hâle getirmiştir.
Hayvanata bakış
İnsanlarla hayvanlar arasındaki benzerlik her şekilde vardır zaten. Mutlak fizyolojik bir benzerliğin zorlanması, ortak ataya dayatma düşüncesi abesle iştigaldir. Doğaya uyum açısından tek hücrelisinden çok hücrelisine, irili ufaklı her canlının insanla benzerlik göstermesi doğaldır. O da beslenir. Onun da solunum sistemi vardır. O da dinlenir. Onun da ayağı, ağzı, gözü ve kulağı bulunmaktadır. Biyolojik uyum için bunlar olması gereken mutlak unsurlardır. Kaldı ki, Allahı da sıfatları bakımından insani duyular üzerinden anarız her zaman.
Velhasıl, hayvanların insanlar için büyük önem taşıdığı açıktır. Yapılan ilmi çalışmalarda kullanılan hayvanların yararları unutulmamalıdır. Aya ilk onlar gitmiş, ilaçların bir çoğu onlar sayesinde insanlığa şifa olmuştur. İnsanın hayvana fonksiyonel ya da organik benzerlikler göstermesi, her ne kadar insan olma ayrıcalığına aykırı gibi görünüyorsa da insanlık açısından büyük bir nimettir.
Sokak hayvanlarına tekrar dönecek olursak, bu zor günlerde kapımızın önüne ya da belli yerlere, su ve mama gibi yiyecek bırakarak, onların ihtiyaçlarını karşılamalarına yardımcı olmaya devam edelim. Elbette, daha fazlasını yapmak en güzelidir ve fazileti de o değerdedir.
Onlar, bizim bile farkında olmadığımız ifadelerimizin altındaki yüzümüzü, bizden iyi tanırlar. Çünkü, onlar yorum yapmaz, yaklaşır ya da uzaklaşırlar. Bu bakımdan hayvanların davranışlarından insanların iyilik ya da kötülük derecelerini anlamak mümkündür. Onlar, bir bakıma, bizlerin nasıl birer insan olduğumuz hakkında da ipuçları vermektedir.
Selam ve dua ile…
Sadık USLU