“Vücutta kan ne ise; ekonomide de para odur.”
Bugünkü yazımıza, küresel finansal sisteminin işleyişini iyi bilen bir ilim adamımızın bu veciz sözüyle başlamak istedim. Daha iyi anlaşılması için bu sözün içeriğinden istifade ile konumuza ışık tutmaya çalışacağım.
Malumunuz, özellikle içinde bulunduğumuz Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde dile getirilen bir argüman haline gelmiş konudur “üretim ekonomisi” konusu…
Aslında; ekonominin içinde bulunduğu çıkmaz halin siyaseten kullanılması, konuyu sadece sloganik bir söylem boyutunda konstantre ediyor. Bu da; esas meselenin kolay bir şekilde anlaşılmasının üzerini ciddi derecede örtüyor. Maalesef; mevzu bahis olan siyasilerimiz de henüz bunun farkına varabilmiş değiller. Zira; saygıdeğer parti liderlerinin neredeyse hepsi meydanlarda bu ve benzeri sloganları atıyorlar. Ekonomik zorlukları yakından hisseden insanımız ise; çaresizce bu temelsiz söylemler üzerine umutlanıyor.
Amacımız kimsenin karamsarlığa düşmesi değil tabi. Bilakis, daha doğru bir tespit ortaya koyarak ilgili iradelerin daha isabetli kararlar almasına vesile olmak ve sorunların giderilmesi yönünde katkı sağlamaktır. Bir yandan da bariz bir şekilde göze çarpan bu savrukluğun dile getirilmesi gerekiyordu.
Temel Karamollaoğlu’ndan, Muharrem İnce’ye; Meral Akşener’den Doğu Perinçek’e kadar iktidara karşı olan muhalif kimler var ise; bu kozu ciddi bir argüman olarak ele almış görünüyorlar. İşin daha vahim tarafı, tüm liderlerin “üretim ekonomisi” dedikleri şeyin gerçekten bir çözüm olduğuna inanmalarıdır.
Neymiş efendim? “Üretim ekonomisine geçeceğiz ve krizi bitireceğiz!” diyorlar…
Şimdi; yazıya başladığımız söze geri dönelim ve irdeleyelim. Vücut içerisinde kan nasıl görev yapıyor ise; ekonomi ve iktisadi yaşam içerisinde de para aynı rolü oynuyor. Vücudu hayatta tutan organların çalışma prensiplerinin aksamadan işler halde kalması; öncelikle, o vücudun içerisinde yeteri miktarda kanın olmasına bağlıdır. Sonrasında ise kan değerlerinin referans limitlerde korunabilmesi sıhhat şartlarını oluşturacaktır. Sağlıklı bir kalp, kanı gerekli ölçülerde pompalayacak ki; beyne oksijen gidebilsin, ciğerler iyi çalışacak ki; sirküle olan kan temizlenebilsin, gibi…
Ekonomide de; para yeterli miktarda olmak zorundadır. Zira; para iktisadi sistem içerisindeki tüm sektörler arasında etkileşimi sağlayan yegane araçtır. Çünkü; para iktisadi sistemi çalıştıran alternatifsiz ölçü aracıdır. Mevcut iktisadi sistemde de; para dışında başka hiç bir enstrüman değişim ve değer ölçü aracı olarak kullanılmaz. Tüm sektörler, kendi çıktı kalemlerini üretirken, bu ürettikleri malları satıp, paraya çevirerek diğer sektör ürünlerinden yararlanmak isterler. Bu şekilde üretim para ile etkileşime girerek, iktisadi sistemin bir parçası haline gelir. Sektörler, ekonominin organları gibidir ve paranın yeteri kadar var olabilmesiyle canlanırlar. Kaliteli iş gücü, kaliteli malzeme ihtiyacı bu şekilde ön plana çıkarak arz olunur.
Seçim propagandalarında, muhalif liderler “üretim ekonomisi” çığıtkanlığı yaparken; diğer yandan iktidara yakın iktisatçı ve ekonomistlerin de Türkiye Ekonomisi’nin yeteri kadar üretim yaptığı yönündeki anlatımları, yazıları veya iddiaları da gözden kaçmıyor. 16 sene önceki üretim parametreleri ile bugünküler kıyas edilerek, karşı iddialar çürütülmeye çalışılıyor. Bu atışmalar böyle kayıkçı kavgası şeklinde 24 Haziran seçimlerine kadar uzar gider…
Maalesef, hiçbir tarafın haklı olmadığı ve boş iddiaların havada uçuştuğu bu konu, seçmenin kafasını karıştırmaya devam edecek görünüyor. Dünya ölçeğinde yaşanan mevcut krizin üzeri bu şekilde profesyonelce ve ahmakça örtülerek önemli bir zaman dilimi daha heba ediliyor.
Ülkemizde ve diğer tüm dünya ülkelerindeki sorun, üretim ekonomisinin eksikliğinden ziyade, paranın eksikliğindendir. Yani, iktisadi yapının işleyiş prensibi gereği paranın sürekli vakumlanmasından, kısıt hale getirilmesindendir. Bu durum ekonomi içerisinde sektör, sektör ele alındığında daha net görülecektir. İnşaat sektöründen, otomotive, gıdadan tekstile kadar üretim fazlamız vardır. Benzer durumlar, diğer tüm dünya ülkeleri için de geçerli olabilir.
Bir yandan üretiyoruz. Diğer yandan büyüme oranlarımız %7,4 olarak açıklanıyor. O halde ekonomi nasıl kötü oluyor?
Eee… “Vucutta kan, ekonomide para” demiştik ya!
Vücutta yeteri kadar kan olmadıktan sonra; karaciğerleriniz vitamin ve minerallerle depolanmış olsa da fayda etmez. Çünkü; kan, dolaşım sistemi yolu ile kılcal damarlara kadar sirküle olup, doku ve organları beslemelidir.
Tıpkı; paranın olmadığı pazarlarımızdaki dükkan ve mağazaların mal ve hizmet arzı ile dolup taştığı gibi…
Sadık USLU