Ülkemizde Çanakkale’den başlayarak, Hatay ve ötesine kadar geniş bir arazide çam ormanları hakim.
Çam ormanları dediğimiz zaman, sıcaklıkların çok yüksek seyrettiği zamanlarda, reçineli ağaçlar olduğu için çıra gibi yanan ağaçlardır. Yani bu ormanların çabucak yanması/yanabilmesi için çok büyük bir gayret sarf etmeye çok büyük düzenekler oluşturmaya gerek yoktur. Birkaç tane bileşenin doğal olarak bir araya gelmesiyle de tutuşup yanabilecek ormanlardır çam ormanları.
Nitekim ülkemizde yaklaşık 10 gündür, 200 noktada büyük bir orman yangınları felaketi yaşıyoruz. Orman yangınlarının büyük bir kısmı kontrol altına alındı. Ama 5-6 ilde kısmen yangınlar devam ediyor.
Şimdi bundan sonra esas sormamız/sorgulamamız gereken şu olmalıdır;
Bu zamana kadar ülkemizde neden çam ormanları oluşturuldu da başka ormanlar oluşturulmadı?
Bu sorunun cevabını öncelikle bilimsel temellere ve delillere dayalı olarak iyi araştırmamız gerekiyor. Akabinde de bu yangından sonra ormanlarımızı tekrar yeşertmek için yeniden çalışmalar yapmamız gerekiyor.
O zaman nasıl bir politika uygulamamız gerekiyor?
Bunun konuşulması gerekiyor.
Tamam orman yangınlarına odaklanalım… Yangın nasıl söndürülür?… Yangın söndürme cihazları, araçları, uçakları, helikopterleri ve personelin yeniden eğitimi nasıl olacak?… Bunların hepsini tartışalım ki zaten tartışıyoruz. Ama geri dönüp baktığımızda sormamız gereken asıl soru şu olmalıdır;
– Nasıl oldu da ülkemizde ağırlıkla çam ormanları oluşturuldu?
– Bu konuda 1950’li yıllara kadar giden ilginç söylentiler ve ilginç iddialar var. Peki, nedir onlar?
Bizim şu anda yanan çam ormanlarının olduğu bölgelerde ağırlıkla zeytin ağaçları ve zeytin ormanları vardı eskiden. İşte o zamanlar İspanya, Türkiye’den odun kömürü ithal ediyordu.
Özellikle de aşılanmamış zeytin ağaçları olan delice ağacının odununun kömürünü istiyorlardı. Bizler o zamanları bu ağaçları odun kömür yapacağız diye proses ettik ve odun kömürü olarak İspanya’ya sattık. Yüksek miktarlarda, yabani zeytin ağacı olan aşılanmamış zeytin ağaçlarını hiç durmadan kesip, sonra odun kömür yapıp İspanya’ya gönderdik. Yani ihraç ettik.
Bir zaman sonra bir mühendis devlet memuru İspanya’ya gittiğinde merak etti ve şöyle bir soru sordu?
“Size onbinlerde ton odun kömürü ihraç ettik. Siz bunları ne yapıyorsunuz?”
Onlar da; “Otobanlar, yollar yapılıyor. Odun kömürlerini dolgu malzemesi olarak asfaltın altına seriyoruz” diye cevap verdiler.
Bizim mühendis; ‘İyi de delice ağacının odun kömürünü dolgu malzemesi olarak kullanmalarına gerek yok ki’ diye düşündü ama onlara bunu söylemedi. Sonrasında meseleyi araştırdığında şu sonuç ortaya çıktı. O sıralarda İspanya zeytin ormanları oluşturuyor. Her tarafa zeytin ağaçları dikiyor.
Biz ise hali hazırda var olan delice dediğimiz aşılanmamış yabani zeytinliklerimizi kesip odun kömürü haline getirip İspanya’ya gönderiyoruz. Boş kalan ağaçların yerine de çam fidelerini dikip buralarda çam ormanları oluşturuyoruz.
Çam; bir kıvılcımla, hatta birkaç bileşenin bir araya gelmesiyle tutuşup yanabilecek bir ağaç tipi. Böylece yeni çam ormanları, bizim için bir tehdide dönüştü. Her yaz korkulu bir şekilde “bu ormanlar yanarsa ne yaparız?” diye, yüksek miktarlarda paralar harcayarak, ormanları yangından ve sabotajlardan korumaya çalışıyoruz.
Halbuki çam ormanı değil de bu coğrafyaya ve iklime uygun, zeytin ormanları yada daha farklı ormanlar oluşturabilseydik, ülkemizde bu kadar büyük felaketler ile karşı karşıya gelmezdik..
Bugün konuşmamız gereken nokta ise;
Öncelikli olarak orman yangınlarının kontrol altına alınması ve söndürülmesidir.
Ama sonrasında yapmamız gereken ilk iş, yeni bir politikayla çam ormanlarını ticari katma değeri daha yüksek olan zeytin ormanlarına ya da diğer ağaçların olduğu ormanlara çevirebilmemizdir.
Bunu, konusunda uzman olan orman, ziraat ve sistem mühendisleri ile tartışıp, akademik olarak; “Yanan ormanları şu politikaya göre yeniden ormanlaştırmamız gerekir!” dememiz gerekiyor
Aksi takdirde şunu düşünün;
Biz geçmişte büyük bir oyuna geldik. Bunu oyunu tam olarak hesaplayamadık, zeytinliklerimizi ve delicelerimizi bir güzel kestik, sonra odun kömür yaptık İspanya’ya gönderdik. Ama İspanya, zeytin ormanlarını korudu ve büyüttü. Bugün zeytin ve zeytin ürünleri konusunda ticarette dünyada bir numara oldu. Biz de kestiğimiz delice ağaçlarının yerine onların “hediye” olarak göndermiş olduğu çam fidelerini diktik. Başına da askerimizi güvenlikçilerimizi ve muhafaza memurlarımızı diktik, yanmasın yakılmasın diye… Bize maddi katkıdan ziyade külfet oluşturmaya başladı artık….
Bu yangınları söndüreceğiz…
Elbette bu yangınları söndüreceğiz. Ama bundan sonra “Ormancılık Politikamızı” yeniden yapılandırmanız gerekir. Bunun içinde orman ve ziraat mühendislerinin, Orman Genel Müdürlüğünün ve akademisyenlerin oturup tartışıp bu bölgemiz için, bu coğrafya için en uygun orman politikası nedir? sorusuna cevap bulmak için bölge bölge konuşulması, bir bilinç ve bir şuur oluşturması gerekiyor. Bu şuurla da takibinin sistematik olarak yapılması gerekiyor.
Bu zamana kadar yapılan konuşmalar elbette doğrudur, haklıdır.
Müzakere ve tartışmaların yapılması gerekiyor.
– Bundan sonrası için en önemli şey bu zamana kadarki orman politikamız, doğru muydu yanlış mıydı?
– Yanlışlıklar neredeydi?
– Bundan sonra bu yanan yerleri yeniden nasıl yeşerteceğiz.
– Hangi politikaya hangi ağaçlara göre, hangi sistematiğe göre bu ormanları yeniden yeşerteceğiz.
Bu konuların konuşulup tartışılması gerekiyor. Yani zaman, böyle bir tartışmanın açılması ve gereken konuların konuşulması gereken zamandır.
Onun dışında devletimiz var gücüyle, bütün personeliyle, askeriyle, polisiyle, kendi yangın söndürme ekipman ve araçlarıyla ve hatta yurtdışından gelen yardımlarla orman yangınlarını canhıraş bir şekilde söndürmeye çalışıyor.
Birlik ve beraberlik içinde olmamız gereken bir felaketle karşı karşıyayız.
Devlet görevlilerinin personelin moralini bozacak şekilde yazılar yazmak, konuşmalar ve yorumlar yapmak doğru şeyler değildir. Ama bundan sonrası için, hatta şimdiden konuşmamız gereken konular var;
– Ormancılık ve ağaçlandırma politikası doğru muydu?
– Nasıl bu noktaya geldik, nasıl getirildik?
– Bundan sonra ne yapmamız gerekiyor?
Asıl konuşmamız gereken konular bunlar olmalıdır. Bu yangınlar yeniden yapılandırma fırsatı verecektir. Yanan arazileri kendi başına bırakırsak yeniden kontrolsuz çam ormanları yeşerir. Ama seyrelterek daha değişik ağaçlarla daha değişik bir sistematikte yeni bir ormancılık politikasıyla, yurdumuzun ormanlarını yeniden kurgulayabiliriz.
Bugün Finlandiya ormancılık ürünleri ihracatında bir numaradır.
Finlandiya, orman ürünleri ihracatıyla ülkesini geçindirebiliyor. Ama bugün Türkiye’de ormanlarımız Finlandiya’nın ormanları kadar olmasına rağmen onların elde ettiği gelirden çok çok aşağıda gelir elde ediyoruz. Bunu da düşünerek orman ihraç ürünlerindeki talebe göre yeniden yapılandırmamız gerekiyor. Bize külfet değil, katma değeri olacak yeni bir ormancılık politikası ile yepyeni bir sistematikle ülkemizin ormanlarını yeşertmemiz gerekiyor.
Umarım devlet yetkilileri ve halkımız, bu yeni bir mecra içerisinde elele birlikte öncelikle bunları tartışır, belli bir hükme belli bir sonuca ulaşır ve bu sonucu da hep birlikte icra ederiz.
Eğer devlet bu çalışmayı yaparsa, vatandaşa da yeterince fidan tedarik ederse, vatandaş kendi imkânlarıyla gider her türlü ağaçların ekimini, dikimini, bakımını, sulamasını ve koruyup kollamasını da en iyi şekilde yapar.
Ama öncelikle en uygunun ne olacağını bulacağımız bir politika ve bu politikaya uygun bir sistematikle yeni bir ormancılık stratejisi belirlenip hayata geçirilmesi gerekiyor.
Umarım tez zamanda yangınlar söner.
Çok büyük bir felaketi yaşadık. Çok büyük maddi zararlarımız var kayıplarımız var.
Allah vefat edenlere gani gani rahmet etsin, yaralılara acil şifalar versin. Maddi kayıpları olanlara elimizden geldiğince hem devletimiz hem de insanlarımız yardım etmelidir.
Ama neden bu noktaya geldik ve bundan sonra en uygun olan politika nedir ne olmalıdır? Bunları konuşup, en uygun olanını yapmak durumundayız hatta mecburiyetindeyiz. Aksi takdirde bu gibi felaketler karşısında çaresiz kalırız.
Bundan sonra çaresiz kalmamak için şimdiden her türlü tedbiri çalışmayı akıllı uslu olarak bilimsel temellere delillere dayalı olarak yapmamız gerektiğini düşünüyorum.
Allaha emanet olunuz…
Prof. Dr. Mete GÜNDOĞAN
Not; Bu makalem Mir’at Haber haber portalında yayınlanmıştır